Etkili Basvuru Hakki Nedir?

Etkili Basvuru Hakki, hak ve özgürlükleri ihlal edildigini iddia eden herkesin, ihlal fiili resmi görev yapan kimseler tarafindan bu sifatlarina dayanilarak yapilmis da olsa, ulusal bir makama etkili bir basvuru yapabilme hakkina sahip olmasini ifade etmektedir.

Etkili Basvuru Hakkinin Ihlali

Yukarida izah edildigi üzere hak ve özgürlüklerinin ihlal edildigini iddia eden kisilerin, ihlali gidermek için basvurmus olduklari ulusal makamlarda yeterli bir inceleme yapilamadan, ihlal edildigini iddia ettikleri olay ve durumlarin Ulusal Makamlar tarafindan irdelenerek incelenmemesi, nitelikli bir degerlendirme yapilamadan karar verilmesi olarak ifade edilebilir.

Malikler Kurulu Kararinin Yargisal Denetimi

Anayasa Mahkemesi'ne Mülkiyet Hakkinin Ihlali Iddiasiyla Yapilan Basvuru

(Basvuru Numarasi:2018/1567)

Basvurucular, Hanife Yildiz TORUM ve Nimet Filiz SEVEN kentsel dönüsüm uygulamasinin kötüye kullanilarak mülkiyet haklarinin ihlal edildigi, bina üzerindeki diger paydaslar tarafindan planlanan, binanin yikimi sonrasi yapilacak tasinmazin paylasim yönteminin hakkaniyetsiz oldugu ayrica tasinmaz üzerinde sahip olduklari hisselerin degerinin idarece düsük belirlendigi yönündeki bilirkisi raporlarini mahkemeye sunmalarina ragmen mahkeme tarafindan dikkate alinmamasinin adil yargilanma hakkinin ihlaline sebep oldugu iddialariyla Anayasa Mahkemesine bireysel basvuruda bulunmuslardir. Verilen kararda 6306 sayili Afet Riski Altindaki Alanlarin Dönüstürülmesi Hakkinda Kanun ve bu kanunun uygulanmasiyla ilgili önemli tespitlere yer verilmistir.

Basvuruya Konu Olayin Özeti

Istanbul'da Erenköy Mahallesi Bagdat Caddesi üzerindeki binanin, 6306 sayili Afet Riski Altindaki Alanlarin Dönüstürülmesi Hakkinda Kanun kapsaminda "riskli yapi" seklinde tespit edildigi belirlenmis ve "Kentsel Dönüsüm" çerçevesinde de yenilenmesi öngörülmüstür.

Imza için gerekli üçte iki çogunluga sahip hissedarlar, malikler kurulu toplantisindan önce basvurucularla müzakere edilmeden noterde kat karsiligi insaat sözlesmesini imzalamislardir. Sonrasinda yapilan toplantida ise planlanan yeni paylasima göre basvuranlarin söz konusu önceki binada sahip oldugu dört isyeri ve bir dairenin karsiligi olarak kot seviyesinde iki dairenin verilmesi planlanmistir.

Toplantida bulunan basvurucular bu karara katilmamislar ve imzalanan kat karsiligi insaat sözlesmesine riza göstermemislerdir. Bunun üzerine diger paydaslar, 6306 sayili Afet Riski Altindaki Alanlarin Dönüstürülmesi Hakkinda Kanun'un 6. maddesi tarafindan saglanan firsata dayanarak Çevre ve Sehircilik Il Müdürlügü'ne müracaat etmisler ve basvurucularin hisselerinin idare tarafindan satilmasi isteminde bulunmuslardir. Idare tarafindan basvurucularin hisselerini toplam degeri, sonradan alinan bilirkisi raporlarina göre de daha düsük bir miktar olarak belirlenmis ve açik artirmayla satilmasi kararlastirilmistir.

Bunun üzerine basvurucular, söz konusu toplantida verilen kararin iptalini ve sözlesmenin düzeltilmesini saglama amaciyla Asliye Hukuk Mahkemesine basvurmuslardir. Basvurucular, maliklerin üçte iki çogunlugunun kararinin belirleyici olmasinin mülkiyet hakkini ölçüsüz kisitladigini ve dört isyeri ile bir daireye karsilik yeni planda bodrum katta iki daire verilmesinin hakkaniyetli olmadigini savunmustur.

Ayrica, kat karsiligi insaat sözlesmesinin, yapilan toplantidan önce zaten imzalanmis oldugunu bu sebeple müzakere sürecine katilamadiklarini belirtmislerdir. Bunun üzerine Asliye Hukuk Mahkemesi 6306 sayili Kanun hükümleri geregi basvurucularin paylarinin açik artirma ile paydaslara satilma tehlikesinden dolayi ihtiyati tedbir karari vererek öncelikli olarak idarenin satisa iliskin islemi durdurulup ihale iptal edilmisken davalilarin, kararin kaldirilmasi talebi üzerine mahkeme görüs degistirerek tasinmaz üzerinde bulunan binanin yikilmis olduguna vurgu yaparak ihtiyati tedbir karari verilmesini gerektirecek sekilde gecikmesinde zarar olusacak bir durumun söz konusu olmadigi sonucuna ulasmistir ve davalilar tarafindan teminat yatirilmasi karsiliginda ihtiyati tedbirin kaldirilmasina hükmetmistir.

Ihtiyati tedbir kararinin kaldirilmasinin ardindan idare, yapilacak satis isleminin tarihini belirlemis ve basvurucularin hisseleri açik artirma yoluyla satilmasina karar vermistir. Bunun üzerine basvurucular Istanbul 2. Idare Mahkemesi'ne basvurmustur. Idare mahkemesi de idarenin savunmasi alinana kadar satis isleminin yürütmesinin durdurulmasina karar vermistir. Bunun üzerine ikinci satis islemi de iptal edilmistir. Mahkemenin ilerleyen safhasinda idare mahkemesi satis islemini için yürütmeyi durdurma talebini reddetmistir. Bunun üzerine açik artirma ile yapilan ihale sonucunda, hisseleri söz konusu tasinmaz üzerindeki diger paydaslardan A. Y'ye satilmis olup, satis bedeli de basvuruculara ödemistir.

Asliye Hukuk Mahkemesi basvurucularin hisselerinin satilmasi sonucu arsa paylari kalmadigi için davanin konusuz kalmasi nedeniyle karar verilmesine yer olmadigina karar vermistir. Basvurucular bu karari istinaf etmis fakat üst mahkemeden de satis islemi idare tarafindan iptal edilmedikçe üzerinde tartisilabilir bir mülkün varligindan söz edilemeyeceginden bahisle davanin konusuz gerçekten de konusuz kaldigini, bu sebeple de Asliye Hukuk Mahkemesi'nin kararinin yerinde oldugunu belirterek basvurucularin istinaf taleplerini reddetmistir.

Basvurucular, bunun üzerine hisselerin satilmasina iliskin kararin iptali istemiyle Istanbul 4. Idare Mahkemesi'ne basvurmus, davali konumundaki idare, cevap dilekçesinde hissedarlarin anlasamamasi durumunda çogunluk kararina katilmayan hissedarlarin hisselerinin diger paydaslarin talebiyle açik artirma ile satilmasinin, 6306 sayili Kanun'un 6.maddesi geregi kanuni bir zorunluluk oldugunu belirtmistir. Idare mahkemesi yapmis oldugu inceleme de paylasim planinin hukukiligini incelememis yalnizca basvuranlarin sahip oldugu 16/100 oranindaki hisse degerinin yeni planda da degismedigi üzerinden degerlendirme yapmis ve karara katilmayan basvurucularin hisselerinin satilmasinda hukuka aykirilik olmadigina karar vermistir.

Basvurucular idarenin yaptigi hisse deger tespitine ve hisselerin satisi ihalesinin iptali istemiyle dava açmistir. Benzer bir davada basvurulan bilirkisi raporunu mahkemeye sunmus ve metrekare biriminin idarenin tespit etmis oldugu degerden daha fazla olmasi gerektigini savunmustur. Mahkeme bu taleplere karsilik satis kararina karsi açilan davayi öne sürerek o davanin reddinin ihale isleminin iptali isteminin de reddi olarak anlasilmasi gerektigini söylemistir.

Deger tespiti isleminin ise adli yarginin konusuna girdigini söyleyerek incelemeye yapmaktan imtina etmistir. Basvurucular bu karara karsi "satis karari ve ihale islemini sonuçlari bakimindan bagimsiz ve farklidir dolayisiyla ayri ayri karar verilmelidir" seklinde gerekçe belirterek adil bir paylasim yapilip yapilmadigi hususunun teknik bir konu oldugunu, Idare Mahkemesinin bilirkisi incelemesi yaparak dogru bir hisse bedelinin tespiti yapmasi ve akabinde bu minvalde karar vermesi gerektigini belirtmisse de üst mahkeme tarafindan da paylasim planinin hukukiligi incelenmeden istinaf basvurusu reddedilmistir.

Anayasa Mahkemesi'nin Etkili Basvuru ve Mülkiyet Hakki Ihlali Hakkindaki Degerlendirmeleri

Basvurucular yukarida izah edilen silsileler ile hukuki yollarda çözüm aramissa da istediklerine ulasamamis olup son çare olarak her bir kesinlesen kararlar akabinde haklarinin ihlal edildigine yönelik olarak Anayasa Mahkemesi'ne bireysel basvuru da bulunulmus ve Anayasa Mahkemesi ayri ayri basvurularin birlestirilerek incelenmesine karar vererek öncelikle etkili basvuru hakkinin ihlali yönünden degerlendirme yaparak; Asliye Mahkemesinin, binanin yikilmis olmasi gerekçesiyle hisselerin satilmasi isleminin durdurulmasina yönelik tedbir kararini kaldirmasinin, basvuranlarin hisselerinin rizasi disinda satilmasina sebep oldugunu belirtmistir.

Binanin yikilmis olmasinin, basvurucularin hissesinin 6306 sayili kanun kapsaminda idare tarafindan satilmasi riskini ortadan kaldirmadigini ve binanin zaten ihtiyati tedbir karari verildigi tarihte de yikilmis halde oldugunu belirtmistir. Basvurucularin sikayetinin binanin yikilmasi yönünde degil paylasim yönteminin hakkaniyetsizligiyle ilgili olduguna deginmistir. Dolayisiyla Malikler Kurulu toplantisinda verilen paylasim planina iliskin kararin hakliliginin, binanin yikilmis olmasi ile ilgisiz bir mesele oldugu ve bu sebebe dayanarak tedbir kararinin geri alinmasinin yerinde olmadigi belirtilmistir.

Sonuç olarak, basvurucular mülkiyet haklarini yitirmeden önce Malikler Kurulu kararinin hukukiligine iliskin sikayetlerini denetlettirememisler ve etkili basvuru hakki, Asliye Hukuk Mahkemesi'nin bu uygulamasi sebebiyle ihlal edildigi sonucuna varmistir.

Mülkiyet hakkinin ihlal edildigine iliskin iddia yönünden yapilan degerlendirmede; Öncelikle idarenin görüsü alinmis, ileri sürülen iddialarla ilgili Çevre ve Sehircilik Bakanligi "Basvurucularin hisselerinin bulundugu tasinmazin 6306 sayili Kanun'daki kisitlamalara tabi tutulmasinin kanuni dayanagi ve mesru amaci vardir. Çogunluk kararina katilmayan azinligin hisselerinin Idare tarafindan satilmasi 6306 sayili Kanun'da öngörülen amaca ulasilabilmesi için gereklidir. Yüklendikleri külfet, hisselerinin bedeli basvuruculara ödenmek suretiyle hafifletilmistir. Derece mahkemelerinin degerlendirmeleri keyfîlik ve bariz takdir hatasi içermemektedir." seklinde görüs bildirmistir.

Anayasa Mahkemesi, basvurucularin hisselerinin kendi rizalari disinda satilmasinin mülkiyet hakkina müdahale niteligi tasidigini ve bu müdahalenin Anayasanin 13. maddesi geregi ölçülülük ilkesine aykiri olamayacagi belirtmistir. Malikler Kurulunun tasinmazin paylasilmasi biçimini belirleyen kararinin taraflarin menfaatine uygun ve hakkaniyetli olmasinin mülkiyet hakkina yapilan müdahalenin ölçülülük sartlarindan oldugu belirtilmistir.

Riskli yapilarin bulundugu alanlarin yenilenmesinin ve iyilestirilmesinin mal ve can güvenligi yönünden sagladigi kamusal menfaat gözetildiginde üçte iki çogunluktaki paydaslarin kararina katilmayan paydaslarin hisselerinin satilmasinin kamu makamlarinin takdir yetkisi dahilinde oldugu sonucuna varilmistir.

Ancak, idarenin bu takdir yetkisini keyfi biçimde kullanamayacagi da vurgulanmistir. Bu bakimdan hissedarlarin yeterli bir müzakere sonucu satis kararina varmis olmasi ve bu kararin azinlikta kalan hissedarlarin menfaatlerini açik bir biçimde zedelememesi gerekmektedir. Tasinmazin eski durumuna kiyasla açik dengesizlikler içeren bir projeyi kabul etmeye zorlayan bir karara katilmamis olmalari hisselerinin satisi gibi agir bir müdahaleyi haklilastirmamaktadir denilerek baski araci olarak kullanilan üçte iki kurali ve üçte ikinin disinda kalan paydaslarin payinin satisina dair düzenlemenin yanlisligi vurgulanmistir.

Hisselerin deger takdirine yönelik itirazlarin incelenmeden karara baglanmasi, hisselerin iradeleri disinda satilarak mülkiyet hakkina yönelik dengesiz bir müdahale sonucunu dogurmustur. Bu sebeple de mülkiyet hakkina yapilan müdahalenin orantili olmadigi kanaatine ulasilmistir.

Anayasa Mahkemesi konuyla ilgili netice olarak; Anayasa'nin 40. maddesinde düzenlenen etkili basvuru hakkinin ve Anayasa'nin 35.maddesinde güvence altina alinan mülkiyet hakkinin ihlal edildigine karar vererek mülkiyet hakkina yalnizca kanunla bir sinirlama getirilebilecegini göre temel hak ve özgürlüklere getirilen bu kisitlamalar hakkin özüne dokunmamasi ve ölçülü olmasi gerektigini ifade etmistir.

Anayasa Mahkemesi eski yapinin riskli ilan edilip yikilmasi kararini, muhtemel can ve mal kayiplarinin önlenmesi amacina hizmet ve etmesi ve kanundan kaynaklanmasi sebebiyle mesru bulmustur. Basvurucularin hisselerinin satilmasi kararinin son çare olarak verilmesi gerektigini belirten Yüksek Mahkeme, devaminda satis kararini incelemistir.

Hisse sahiplerinin üçte iki çogunlugunun kararinin, karara katilmayan hissedarlarin hisselerinin satisi konusunda kamu makamina yetki vermesi kanundan kaynaklandigini, nitekim idarenin bu yetkiyi keyfi olarak kullanamayacagini, malikler kurulu kararina katilmayan hissedarlarin menfaatlerinin açik biçimde zedelenemeyecegi, yapilan müdahalenin gerekli olup olmadiginin yargilama yoluyla incelenmesinin Hukuk Devleti olmanin gereklerinden oldugunu, malikler kurulu kararinin hiçbir yargi mercii tarafindan incelenmedigi tespit eden ifadelere yer vermistir.

Anayasa Mahkemesi, yargi yoluyla incelemenin yapilmasi ve degerlemenin taraflarin menfaatlerine uygun oldugu kararinin verilmesinin müdahalenin mesrulugu açisindan zorunluluk arz ettigini, karara katilmayanlarin hisselerinin satilmasinin çok agir bir külfet oldugunu, bu külfetin hisse bedelinin ödenmesi ile telafi edilmek istendigi, agir külfetin telafisi olarak belirlenecek hisse bedelinin dogru tespit edilmesinin bu husus bakimindan asli unsur oldugunu ifade etmistir.

Anayasa Mahkemesi, basvurucularin ihalenin iptalini isteme sebebinin belirlenen hisse degerini düsük bulmalari oldugunu ifade ederek çözüme kavusturulmasi gereken asil meselenin de hisse bedelinin dogru tespit edilip edilmediginin incelenmesi gerektigini ifade etmektedir. Idare Mahkemesinin, satis isleminin hukuka uygun olmasinin ihalenin de hukuka uygun olmasi anlamina geldigi yönündeki kararini, islemin hukuki denetiminin eksik yapilmasi riskini olusturmasi yönünden elestirmistir.

Bunlar isiginda, hisse degerinin belirlenmesine dair itirazlar çözüme kavusturulmadan satisin yapilmasi, mülkiyet hakkinin sinirlanmasi isleminin dengelenmesi için konulan hisse bedelinin ödenmesi islemini etkisiz kilmistir. Bu sebepten mülkiyet hakkina getirilen sinirlama orantisizdir.

Anayasa Mahkemesi incelenen basvuruda, Asliye Hukuk Mahkemesince ihtiyati tedbir kararinin kaldirilmasi sebebiyle basvurucularin -hisselerinin mülkiyetini yitirmeden önce- Malikler Kurulu kararinin hukukiligine iliskin sikayetlerini denetlettirme imkanindan mahrum birakilmasi nedeniyle mülkiyet hakkiyla baglantili olarak etkili basvuru hakkinin ihlal edildigi sonucuna, dolayisiyla da mülkiyet hakkiyla baglantili olarak etkili basvuru hakki ihlalinin Asliye Hukuk Mahkemesi tarafindan verilen karar sebebiyle oldugunu, ihlalin tedbire iliskin karardan kaynaklanmasi sebebiyle de etkili basvuru hakkiyla baglantili olarak mülkiyet hakkinin ihlalinin sonuçlarinin ortadan kaldirilmasi için yeniden Asliye Hukuk Mahkemesi'nde yargilama yapilmasinda hukuki yarar görmemis olup Asliye Hukuk Mahkemesi'nde yeniden yargilama yapilarak ihlalin sonuçlarinin ortadan kaldirilamayacagini belirtmistir.

Anayasa Mahkemesi, isbu ihlallerin tespit edilmesinin basvurucularin ugradigi zararlarin giderilmesi bakimindan yetersiz kalacagini, dolayisiyla eski hale getire kurali çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlariyla ortadan kaldirabilmesi için etkili basvuru hakkiyla baglantili olarak mülkiyet hakkinin ihlali nedeniyle yalnizca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararlarin karsiligi olarak basvuruculara net 17.500 TL manevi tazminatin müstereken ödenmesi gerektigine, mülkiyet hakkinin ihlalinin sonuçlarinin ortadan kaldirilmasi için yeniden yargilama yapilmasinda hukuki yarar bulunduguna, ihlalin sonuçlarini ortadan kaldirabilecek mercii olarak Idare Mahkemesi'ni belirlediklerine, bu kapsamda yapilacak olanin yeniden yargilama karari verilerek Anayasa Mahkemesi'nce ihlal sonucuna ulastiran nedenleri gideren, ihlal kararinda belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesi gerektigine, isbu sebeple kararin bir örneginin yeniden yargilama yapilmak üzere Istanbul 4. Idare Mahkemesi'ne gönderilmesine dair karar vermistir.

Anayasa Mahkemesi'nin 10/02/2022 Tarihli Kararinin Uygulamaya Etkisi

Anayasa Mahkemesi'ne yapilan riskli yapi kapsaminda olmasi sebebiyle yiktirilan tasinmazin yeni paylasim yöntemlerinin belirlenmesine iliskin Basvuru neticesiyle tespit edilen; malikler kurulu kararinin hukukiliginin incelenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkiyla baglantili olarak etkili basvuru hakkinin, malikler kurulu kararina riza göstermeyen paydasin hissesinin kamu otoritelerince satilmasi ve satis bedelinin düsük olmasi sebebiyle de mülkiyet hakkinin, etkili basvuru hakkinin, Anayasa m. 35,40 ve Anayasa Içtüzügünün 79. maddesinin, Anayasa'nin 13. maddesinin ihlali sebebiyle kabul edilebilir olduguna dair verilen karar geregince, uygulamada sorunlu isleyen bu düzenlemenin uygulanmasinin Yüksek Mahkemece tespit edilmis olmasi; yargilama faaliyetleri sirasinda somut olaydaki gibi Riskli Yapilarin Yikimina iliskin hakimlerin alisilagelmis usul ve esasa iliskin kararlarinda degisime gidilecegini, Gayrimenkul Hukukunda yeni bir dönem ve bu yeni dönemde yeni yöntemlere geçileceginin habercisi olacak bir karardir.


Ilginizi ÇekebilirMülkiyet Hakkinin ihlaline Dair Anayasa Mahkemesi Karar Incelemesi.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.