Yetkilerinin tartışmaya açıldığı bu dönemde Anayasa Mahkemesi 15 Temmuz darbe girişimi ve YK Avukatlık Ortaklığı ile bağlantılı bir dosyada önemli ve geniş etkileri olabilecek bir karar imza attı. 14.09.2023 tarihli bu karardatüzel kişiliklere uygulanabilecek tedbirler ve mülkiyet hakkına yapılabilecek müdahalelere ilişkin önemli tespitler yapılmakla birlikte, kararın belki de en önemli kısmı anonim şirket hisse devirlerine ilişkin yapılan tespitler ve ciro ile teslimin devir için yeterli olup olmayacağına ilişkin tartışma olarak görülebilir. Dolayısıyla, AYM'nin özellikle hisse devirleri ve bunların mülkiyet hakkına olan etkilerine ilişkin vermiş olduğu kararın, özellikle ticaret ve şirketler hukuku alanında geniş kapsamlı sonuçları olacağını söylemek mümkün.

Bu makalede YK Avukatlık Ortaklığına ve ortaklarına yönelik AYM kararının detaylarına, bu kararın mülkiyet hakkı ve anonim şirket hisse devirleri üzerindeki etkilerine, ve Türk Ticaret Kanunu'nun ilgili hükümleri ile olan ilişkisine odaklanacağız. İlgili tarafların iddiaları, yargısal yaklaşımlar ve AYM'nin değerlendirmeleri, bu kararın Türk hukuku açısından taşıdığı önemin ve etkilerin anlaşılması için kritik önem taşımaktadır. Bu bağlamda, kararın genel yapısını ve üzerinde durulması gereken ana temalarını detaylı bir şekilde ele alacağız.

I. Anayasa Mahkemesi Kararının Konusu: Olayın Hukuki Çerçevesi

Anayasa Mahkemesi'nin ele aldığı bu dava, 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrasında meydana gelen olaylar zincirine dayanmaktadır ve YK Avukatlık Ortaklığı ortakları C.Y. ve M.K. ile ilişkili bir anonim şirketin hisselerinin devriyle ilgili mülkiyet hakkı ihlali iddialarını içermektedir. Karara konu olay, İstanbul'daki Astoria binasında bulunan ve YK Avukatlık Ortaklığı ortakları C.Y. ve M.K.'ya ait olan Karbon Yıldırım Danışmanlık Hizmetleri Anonim Şirketine ait gayrimenkullerin mülkiyet hakkına ilişkindir.

İddiaya göre, söz konusu gayrimenkuller Başvurucu tarafından gayrimenkulleri bünyesinde bulunduran şirketin hisselerini devralmak suretiyle satın alınmıştır. Başvuru dosyasında bulunan 07.04.2016 tarihli Şirket Yönetim Kurulu kararına göre söz konusu şirketin hisseleri Başvurucuya ve kız kardeşine ciro edilerek teslim edilmiş ve şirketin devri gerçekleşmiştir.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının (Başsavcılık) 22.07.2016 tarihli talebi üzerine İstanbul 9. Sulh Ceza Hakimliğinin kararıyla M.K. ve C.Y. hakkında terör örgütüne üye olma suçundan yakalama emri çıkartılmıştır. Bunu takiben Şirketin 28.09.2016 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi'nde yayımlanan 10.10.2016 tarihli Olağanüstü Genel Kurul kararıyla unvanı Karabulut Yıldırım Danışmanlık Hizmetleri A.Ş. olarak değiştirilmiş ve M.K. ile C.Y. Yönetim Kurulu üyeliklerinden istifa etmiştir.

Darbe girişimi sonrasında bu şirkete ve onun mal varlığına çeşitli tedbirler uygulanmıştır. Bu tedbirler, mal varlıklarına el koyma, yönetimine kayyım atama gibi önlemleri içermektedir. Bu durum, şirket hisselerini devralan başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurmasının temelini oluşturmuştur. Bu başvuru, mülkiyet hakkının korunması ve anonim şirket hisse devirlerinin hukuki geçerliliği bağlamında Türk hukuk sistemi için önemli bir değerlendirme konusu haline gelmiştir.

II. Başvurucunun İddiaları

Başvurucu, Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı başvuruda, Karbon Yıldırım Danışmanlık Hizmetleri Anonim Şirketinin hisselerinin kendisine ve kız kardeşine devredildiğini ve bu devir işleminin Türk Ticaret Kanunu'na uygun olarak gerçekleştirildiğini iddia etmiştir. Başvurucu, 2016 yılında yapılan hisse devir işlemiyle şirketin yüzde ellişer hissesinin kendisine ve kız kardeşine geçtiğini ve bu devir işleminin ardından şirketin yönetim kurulu üyeliklerinin de kendilerine devredildiğini belirtmiştir.

Ayrıca, başvurucu, şirkete uygulanan tedbirlerin hukuka aykırı olduğunu ve Anayasa'nın mülkiyet hakkını koruyan maddelerine aykırı düştüğünü iddia etmiştir. Başvurucu, hisselerin devralınması ve yönetim kurulu değişikliğinin yasalara uygun bir şekilde yapıldığını, dolayısıyla şirkete uygulanan tedbirlerin şirketin yeni sahiplerine, yani kendisine ve kız kardeşine haksız bir şekilde uygulandığını savunmuştur.

III. Bakanlık Görüşü

Başvurucunun iddialarına karşılık AYM'ne sunulan Bakanlık görüşünde şirketin mal varlığına tedbir kararı alınmasının ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) şirkete kayyım olarak atanmasının FETÖ/PDY'nin avukatlık yapılanmasına dair soruşturmalar çerçevesinde meşru ve gerekli olduğunu belirtmiştir. Ayrıca, şirketin yukarıda bahsi geçen Olağanüstü Genel Kurul toplantısında yapılan unvan ve yönetim kurulu değişikliğine dikkat çekerek, bu değişikliklerin darbe girişiminin ardından gerçekleştiğini ve daha öncesinde şirket hisselerinin başvurucu ve kız kardeşine devredildiğine dair bir kaydın bulunmadığı vurgulanmıştır.

Bakanlık, başvurucunun şirketle olan hukuki ilişkisinin doğruluğunu ve hukuka uygunluğunu sorgulamış ve devir sözleşmesinin Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi'nde ilan edilmediğini göz önünde bulundurarak, devrin hukuka aykırı olduğunu ve Başvurucunun mağdur statüsünün bulunmadığı sonucuna varılması gerektiğini ifade etmiştir.

IV. AYM Kararı ve Hisse Devrinin Geçerliliği Tartışması

Anayasa Mahkemesi söz konusu başvuruda, hisse devir işlemlerinin geçerliliği ve bunun mülkiyet hakkı ihlali iddiası üzerindeki etkilerini detaylı bir incelemeye tabi tutmuştur. Bu kapsamda AYM, özellikle M.K. ve C.Y.'nin 28 Eylül 2016 tarihli Olağanüstü Genel Kurul kararının 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında gerçekleşmiş ve bunun öncesinde hisse devri yapıldığına ilişkin herhangi bir yasal kayıt bulunamamış olmasının, dikkat çekici olduğunu vurgulamaktadır.

Mahkeme, yaptığı müzakerede, 10 Ekim 2016 tarihinde Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi'nde yayımlanan resmi duyuruya kadar, MK ve CY'nin tüm kamu kayıtlarında tek hissedar olarak tanındığını onayladı. Bu nedenle kritik soru, hisse senetlerinin başvurucu ve kız kardeşine devredilmesinin meşruiyeti ve yürürlük tarihi ile ilgiliydi.

Mahkeme, rolünün anonim şirketlerde hisse devrinin kesin yöntemlerine veya belirli hisse devirlerinin geçerliliğine karar vermekle sınırlı olmadığını öne sürerek bu konudaki sınırlı yargı yetkisini açıklığa kavuşturdu. Bunun yerine odak noktası, kamu yetkililerinin bu işlemlere ilişkin yorumlarının keyfiliğinin değerlendirilmesiydi.

Anayasa Mahkemesi, bu çerçevede yaptığı keyfiyet denetimi sonucunda, ortaklık değişimini gösteren yasal belgelerin darbe teşebbüsünden sonraki tarihli olmasına ve bu tarihten önce resmi bir hisse devir sözleşmesinin bulunmamasına atıf yaparak, kamu makamlarının M.K. ve C.Y.'nin şirketin tüm hisselerinin sahibi olduğuna inanmasının keyfi ve temelsiz olmadığı sonucuna varmıştır.

AYM, Başvurucunun iddialarındaki çelişkiye dikkat çekmiş ve özellikle "şirketin nama yazılı hisse senetlerinin 7 tarihinde ciro edilmesi ve pay defterine işlenmesi suretiyle devralınmasına rağmen yaklaşık altı ay boyunca" genel kurulun toplanmadığını ve "tanınmış kişiler olan şüphelilerin tutuklandıkları halde aylar boyunca şirketin yönetiminde" yer almaya devam ettiklerini vurgulanmıştır.

Dolayısıyla AYM, başvurucunun ve kız kardeşinin şirketin hisselerini devralma işleminin muvazaalı olabileceği ihtimalini ve bu durumun kamu makamlarının tedbirleri uygulamasında bir keyfilik oluşturmadığını değerlendirmiştir. Anayasa Mahkemesi bu durumu şu şekilde gerekçelendirmektedir:

"gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin noterde, gayrimenkul satış sözleşmesinin ise tapu müdürlüğünde yapılması gerektiği, buna karşılık hisse devrinin resmi makamlar önünde olmadan ciro ile mümkün olduğu, dolayısıyla yukarıda belirtilen ilk işlemlerin (satış ve satış vaadi) geriye dönük olarak düzenlenmesinin mümkün olmadığı hususunu göz önüne almak gerekir"

Sonuç olarak, Anayasa Mahkemesi, başvurucunun ve kız kardeşinin şirket hisselerini devralma işleminin meşruiyetini ve bu işlemin mülkiyet hakkı ihlali iddiası üzerindeki etkilerini detaylı bir şekilde değerlendirmiş ve başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine hükmetmiştir.

V. AYM Kararının Etkileri: Hisse Devirlerinin Geçerliliği ve Kanıt Sorunu

Anayasa Mahkemesi'nin kararı, anonim şirketlerde hisse devir işlemlerinin yasal meşruiyetine ve bu devirlerin kanıt yükü açısından yargısal denetimine ışık tutmaktadır. Bu karar, özellikle hisse devir işlemlerinin muvazaa ihtimaline karşı nasıl ele alınması gerektiğine dair önemli bir yol gösterici olabilir.

Zira, önceki makalelerimizdedetaylı olarak incelediğimiz üzere, Türk Ticaret Kanunu (TTK) anonim şirketlerin hisselerinin devirlerine ilişkin hukuki çerçeveyi belirlemiş durumdadır. TTK uyarınca hisse devirlerine uygulanan temel ilke devredilebilirlik ilkesidir. Devredilebilirlik ilkesi, şirketin hissedarları tarafından üçüncü taraflara, herhangi bir önceden izin ve/veya onay gerektirmeden serbestçe devredilebileceği anlamına gelir. Hisse devirleri ancak kanun tarafından belirlenen hükümler çerçevesinde sınırlanabilir (sınırlamalara ilişkin detaylı incelememize buradan ulaşabilirsiniz)

TTK düzenlemelerine göre hisse senetlerinin devri, satıcının ciro etmesi ve alıcıya fiziki teslimi yoluyla gerçekleştirilir. Devralan tarafın resmi olarak hissedar statüsünü üstlenebilmesi için bu devrin şirketin hisse defterine kaydedilmesi gerekir (pay defterine kayıtla ilgili detaylı incelememize buradan ulaşabilirsiniz).

TTK'nın hisse devirlerine ilişkin hükümleri göz önüne alındığında, Anayasa Mahkemesi'nin bu kararının hisse devir işlemlerinin geçerliliğini ve kanıt yükü açısından denetimini etkileyeceği aşikardır. Zira, bu AYM'nin bu kararında çıkan sonuç, anonim şirket hisselerinin devir işlemlerinin normal şartlar altında ciro ve teslim yoluyla yapılabilecek olmasına rağmen, söz konusu hisse devir işleminin muvazaalı bir işlem olduğuna dair makul bir şüphe bulunması halinde, yargı ve kamu makamlarının bu şekilde bir devri geçerli kabul etmeme yetkisi olacağıdır.

Dolayısıyla bu karar, olası muvazaa ve geçersizlik iddialarına karşı hisse devir işlemlerinin noter huzurunda yapılmasının önemini ortaya koymaktadır. Her ne kadar yasal bir zorunluluk olmasa da hisse devri için Noter huzurunda hisse devir sözleşmesi imzalanması ve bu sözleşmenin ticaret siciline tescil edilmesi, özellikle hisse devrinin tarihini kanıtlamak açısından son derece önemlidir.

V. Sonuç

Anayasa Mahkemesi'nin bu kararı, anonim şirketlerde hisse devir işlemlerine dair önemli bir yargısal yorum sunmuştur. Bu karar, hisse devirlerinin yasal meşruiyeti ve kanıt yükü açısından yargısal değerlendirilmesinin yanı sıra, muvazaa ihtimaline karşı alınabilecek önlemleri de belirginleştirmiştir.

Mahkeme, anonim şirket hisselerinin devir işlemlerinin normal şartlar altında ciro ve teslim yoluyla yapılabilmesine rağmen, hisse devir işleminin muvazaalı bir işlem olduğuna dair makul bir şüphe durumunda, yargının sadece ciro ve teslim ile yapılan bir devir işlemini şüpheli kabul etmesinin olağan ve haklı olduğuna karar vermiştir.

Dolayısıyla bu karar, ciro ve teslim ile yapılan devir işlemlerinin geçerli olduğunu iddia eden tarafların bu devrin geçerli bir devir olduğuna yönelik ek kanıt yükümlülüğü altında olacağını ortaya koymakta ve noter huzurunda imzalanacak hisse devir sözleşmelerinin önemini göstermektedir. Bu karar, Türk hukukunda hisse devir işlemlerinin yasal meşruiyeti ve kanıt sorunu konusunda önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilmeli ve ilerideki hukuki uygulamalar ve yargısal değerlendirmeler için dikkate alınmalıdır.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.