Genel Olarak

  1. İcra ve İflâs Kanunu, belirli koşullarda, genel iflas yolundan veya kambiyo senetlerine özgü iflas yolundan farklı olarak, iflâsa tâbi olan kişiye öncelikle icra dairesine başvuru yaparak icra takibi başlatma gerekliliği olmadan, direkt olarak asliye ticaret mahkemesine başvurarak borçlu hakkında iflas talebinde bulunma olanağı sunar. Bu tür durumlar, icra takibi şartı aranmadığı için "takipsiz iflâs" olarak adlandırılır ve iflas talebi, doğrudan asliye ticaret mahkemesine iletilir. Bu yol, aynı zamanda "doğrudan doğruya iflâs" olarak da bilinir. Kanun, 177. maddenin başlığında her iki terimin de kullanıldığı görülmektedir. Kanun koyucu, bazı durumlarda alacaklıların, bazı durumlarda ise borçluların doğrudan doğruya iflas başvurusunda bulunma olanağına izin verir.
  2. Kimi durumlarda, alacaklının borçlu karşısında icra takibi başlatması, icra dairesinin borçluya iflas ödeme emri göndermesi ve bu ödeme emrinin süresinin dolmasını beklemesi, alacaklının alacağını elde etme şansını tehlikeye sokabilir veya borçlu, ödeme emri alsa bile borcunu ödememe eğiliminde olabilir. İşte bu tür durumlarda, artık önceden bir icra takibi başlatıp ardından iflas davası açmanın, yani borçluya borcunu ödeyebilme şansı vermenin bir yararı olmayabilir. Bu nedenle, alacaklıya, icra dairesinde iflas takibi talebinde bulunmadan doğrudan ticaret mahkemesinde iflas davası açma hakkı tanınmıştır.
  3. İcra ve İflâs Kanunu ile Türk Ticaret Kanunu'nun ilgili düzenlemeleri gereğince, alacaklı, aşağıdaki hallerde, borçluya karşı önceden iflâs takibi yapmak zorunda olmaksızın, asliye ticaret mahkemesine müracaat ederek, iflâsa tâbi borçlusunun iflâsına karar verilmesini isteyebilir.
  4. İİK m. 177 hükmüne göre alacaklının doğrudan doğruya iflâs yoluna müracaat edebileceği haller şunlardır:
    i. Borçlunun malum yerleşim yerinin olmaması,
    ii. Borçlunun taahhütlerinden kurtulmak amacıyla kaçması,
    iii. Borçlunun alacaklıların haklarını ihlal elen hileli işlemlerde bulunması,
    iv. Borçlunun alacaklıların haklarını ihlal elen hileli işlemlere teşebbüs etmesi,
    v. Borçlunun, kendisine karşı haciz yoluyla yapılan takip sırasında mallarını saklaması.
    vi. Borçlunun ödemelerini tatil etmesi
    vii. Konkordato teklifinin tasdik edilmemesi veya tasdik edilmiş konkordatonun feshine karar verilmiş olması
    viii. Borçlunun ilâma dayalı bir alacağı icra emrine rağmen ödememesi
  1. Bu kapsamda, davacı alacaklının iki hususu ispat etmesi icap eder1. Birincisi, alacağının mevcudiyeti ve davalının ifa yükümlülüğünü ispat etmelidir. İkincisi, doğrudan iflâs sebebinin mevcudiyetini ispat etmelidir.

Alacağın Mevcudiyetinin İspatı

  1. Alacaklının İİK m. 177 hükümleri çerçevesinde doğrudan doğruya iflâs davası açabilmesi için, ilk olarak "alacaklı" olduğunu ortaya koyması icap eder.
  2. Nitekim Yargıtay da doğrudan doğruya iflâs kararı verilebilmesi açısından bu koşulun arandığını çeşitli kararlarında vurgulamaktadır:

"...ve şirketten alacaklı olduğunu ispat ederse, ticaret mahkemesi şirkete bir depo kararı vermeden doğrudan şirketin iflasına karar verir."2

  1. Keza öğretide de bu hususa açıkça işaret edilmektedir. Örneğin Kuru,

"Alacaklı, doğrudan doğruya iflas davasında alacağının varlığını ispat zorundadır."3

  1. Keza Altay,

"Doğrudan doğruya iflâs davalarında, iflâs davasının açılmasından önce iflâs yoluyla icra takibi yapılması söz konusu olmadığından, davacının alacaklı sıfatının kanıtlanması zorunludur"4

  1. Netice itibariyle, bir tacirin iflâsına karar verilebilmesi için, ilk olarak talep eden Davacı tarafından alacaklı olunduğunun tespit edilmesi gerekir.

1 Kuru, Baki, İcra ve İflas Hukuku, C. III, Ankara 1993, s. 2788.

2 23. HD, 12.01.2015, E. 2014/3622, K. 2015/43.

3 Kuru, El Kitabı, s. 1153. Ayrıca Kuru, İcra ve İflas Hukuku, C. III, s. 2788.

4 Altay, Sümer, Türk İflâs Hukuku, İstanbul 2004, s. 477.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.