1.

Usûlî müktesep hak kavramı, Türk hukukuna Yargıtay içtihatları girmiş, hakkın kapsamı ve genel hatları da yine içtihatlar ile belirlenmiştir. 09.06.1960 Tarih 21/9 Sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı'nda Yüksek Mahkeme usûli müktesep hakkı şu şekilde tanımlamaktadır:

"Bir mahkemenin Temyiz Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince karar verme mükellefiyeti meydana gelir ve bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen esaslara aykırı bulunması, "usule uygun sayılmaz ve bozma sebebidir; meğerki bu aykırılık sadece bozma kararında gösterilen bir usul kaidesine ilişkin bulunsun ve son kararın neticesini değiştirecek bir mahiyet arzetmesin. Mahkemenin bozma kararına uymasiyle meydana gelen bozma gereğince muamele yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisi lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usulî müktesep hak yahut usule ait müktesep hak denilmektedir.1"

2.

Keza Yüksek Mahkeme 04.05.1959 Tarihli İçtihatları Birleştirme Kararı'nda da:

"Temyizce bir kararın bozulması ve mahkemenin bozma kararına uyması halinde bozulan kararın bozma sebeplerinin şümulü dışında kalmış cihetlerinin kesinleşmiş sayılması, dâvaların uzamasını önlemek maksadiyle kabul edilmiş çok önemli bir usulü hükümdür. ... Her iki halde de o konunun bozma sebebi sayılmamış ve başka sebeplere dayanan bozma kararına mahkemece uyulmuş olması, taraflardan birisi lehine usuli bir müktesep hak meydana getirir ki , bu hakkı ne mahkeme , ne de Temyiz Mahkemesi halele uğratabilir. Zira usulü müktesep hakkın tanınması da âmme intizamı düşüncesiyle kabul edilmiş bir esastır2"

gerekçesiyle bozma kararına uyulması ile birlikte, taraflardan birisi lehine usûlî müktesep hakkın meydana geleceğini belirtmiştir.

3.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun, E. 2017/3094 K. 2021/1118 ve 30.9.2021 tarihli kararına göre:

"Usulî kazanılmış hak kurumu; davaların uzamasını önlemek, hukukî alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir."

4.

Zikredilen Yargıtay içtihatlarına göre usûlî müktesep hakkın özünü, mahkemenin yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine riayet edilmesi zorunlu olan hak oluşturmaktadır. Bu yönüyle, yargılama hukukuna özgü bir kavram olduğunu söylemek mümkündür. Böyle bir hakkın varlığının kabulünü gerekli kılan sebepler ise, "hukuki alanda istikrar", "davaların uzamasını önlemek" ve "mahkeme kararlarına karşı genel güvenin korunması" şeklinde öğretide sayılmaktadır.

5.

Usûlî müktesep hakkın yargı içtihatlarında birçok görünüş şekli olduğunu söylemek mümkündür. Taraflardan birinin bilirkişi raporuna itiraz etmemesi halinde itiraz eden taraf lehine, hakimin kendiliğinden taraflardan birine yemin teklif etmesi halinde yemin teklif eden taraf lehine, hakimin kesin süre vermesi halinde karşı taraf lehine, tanık dinletme talebine itiraz edilmemesi halinde tanık dinletme talebinde bulunan lehine, Yargıtay'ın bozma ilamı ile bozma lehine olan taraf açısından usulü kazanılmış hak oluşmaktadır3.

6.

Öğretide bu hakkın mevcudiyeti ve bozma kararına uyan mahkemenin, bozma kararı ile bağlılığı, kanun yolunun amacıyla4, mahkemenin hiçbir kararından dönemeyeceği ile5, Hukuk Genel Kurulu tarafından verilen bozma kararının bağlayıcılığına ilişkin kararla6 veya genel olarak üst mahkemenin kararının doğru olduğu7 gerekçesiyle izah eden görüşler bulunmaktadır.

7.

Esasen, alt derece mahkemesi, hukukumuzda genel olarak kabul edilen kesin hükmün objektif sınırları çerçevesinde, Yargıtay kararında varılan sonuç ve bu sonucun gerekçesiyle bağlıdır. Buna karşılık, bozma kararının kapsamı dışında kalan usûli talepler açısından ise kesin hüküm sonucu ortaya çıkar. Başka bir anlatımla, kanun yoluna başvurulması ve üst mahkemece bozma kararı verilmesi halinde, bozma kararının kapsamı dışında kalan usûlî talepler açısından da kesinlik sonucu ortaya çıkar8.

8.

Yargıtay, söz konusu kesinliği de usûli müktesep hak kavramı ile tanımlamaktadır. Nitekim, Hukuk Genel Kurulu çeşitli kararlarında bu hususa işaret etmektedir:

"Mahkemenin Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi; bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar lehine olan taraf yararına bir usûli kazanılmış hak oluşturur" 9

"Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince muamele yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisi lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usuli müktesep hak yahut usule ait müktesep hak denilmektedir. Usul Kanunumuzda bu şekildeki Usule ait müktesep hakka ilişkin açık bir hüküm konulmuş değilse de temyizin bozma kararının hakka ve usule uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan gayesi ve muhakeme usulünün hakka varma ve hakkı bulma maksadıyla kabul edilmiş olması yanında hukuki alanda istikrar gayesine dahi ermek üzere kabul edilmiş bulunması bakımından usule ait müktesep hak müessesesi; usul kanununun dayandığı ana esaslardandır ve amme intizamıyla da ilgilidir. Gerçekten, mahkemenin doğru bularak uyduğu ve yahut kanun gereğince uymak zorunda olduğu bozma kararı ile dava, usul ve kanuna uygun bir çığıra sokulmuş demektir. Buna aykırı karar verilmesi, usul ve kanuna uygunluktan uzaklaşılması manasına gelir ki, böyle bir netice asla kabul edilemez."10.

9.

Yargıtay'ın çeşitli Daire kararlarında da bu hususa açıkça işaret edilmektedir:

"Mahkemenin, Yargıtay'ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usulü kazanılmış hak doğabileceği gibi bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usulü kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme, kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur.04.02.1959 tarih 13/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında vurgulandığı üzere bozma kararına mahkemece uyulmuş olması taraflardan biri lehine usuli kazanılmış hak meydana getirir. Bu hakkı ne mahkeme ne de temyiz mahkemesi halele uğratabilir."11.

10.

Yargıtay HGK., E. 2017/3094 K. 2021/1118 ve 30.9.2021 tarihli kararında:

"Öte yandan kanun yolunda oluşan kazanılmış haklar da söz konusudur. Şöyle ki, bir mahkemenin Yargıtay dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukukî esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. "Usuli kazanılmış hak" olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince de, sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara ve dolayısı ile oluşan usulî kazanılmış hakka aykırı bir şekilde ikinci bir bozma kararı verilmesini yasaklamaktadır."

denmektedir.

11.

Keza 06.05.2016 tarih 2015/1 Esas ve 2016/1 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu kararında:

"Bozma kararına uyulmasından sonra ıslah yoluna başvurulamamasının nedeni, içtihadı birleştirme kararında da belirtildiği gibi yerel mahkemenin bozmaya uymasından sonra oluşan usuli müktesep hakkın korunmasıdır. Islah yolu ile usuli müktesep hakkın ortadan kaldırılamayacağı doğrudur. Bu sebeple usuli kazanılmış bir hakkı ortadan kaldıracak sonucu doğuracak bir konuda ıslah yoluna gidilememesi gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki bozma kararı işin esasına ilişkin değil de usule ilişkin ise, usule ilişkin müktesep hak söz konusu olmayacaktır."

şeklindeki açıklama ile ıslah yolu ile bile olsa usûli müktesep hakkın varlığına halel getirilemeyeceği belirtilmiştir.

12.

Bunlarla birlikte Hukuk Genel Kurulu'nın E. 2022/69 K. 2022/1050, 28.6.2022 tarihli kararında maddi hataya dayalı bozmaya uymanın usûli müktesep hak kazandırmayacağı hüküm altına alınmıştır. İlgili kararda:

"d) Ayrıca Yargıtay bozma kararına uyulmakla meydana gelen usûlî kazanılmış hak kuralı, usul hukukunun ana esaslarından olmakla ve Yargıtayca titizlikle gözetilmekle birlikte bu kuralın açık bir maddî hata hâlinde dahi katı bir biçimde uygulanması bazı Yargıtay kararlarında adalet duygusuyla, maddî olgularla bağdaşmaz bulunmuş ve dolayısıyla giderek uygulamada uyulan bozma kararının her türlü hukukî değerlendirme veya delil takdiri dışında maddî bir hataya dayanması hâlinde usûlî kazanılmış hak kuralının hukukî sonuç doğurmayacağı esası benimsenmiştir. 18. Maddî hataya dayalı bozma kararına uyulmuş olması hâlinde usûlî kazanılmış hakkın bulunmadığından söz edilebilmesi için Yargıtay Dairesinin bozma kararında her türlü yorum, değer yargısı, hukukî değerlendirme veya delil takdirinin dışında hiçbir suretle başka biçimde yorumlanamayacak, tartışmasız ve açık bir maddî hata olması gerekir. Yargıtay tarafından dosya kapsamına uygun olmayacak şekilde açık ve tartışmasız bir maddî hata yapılması hâlinde, bu hata usûlî kazanılmış hak oluşturmayacaktır. 19. Yargıtay, maddî hatanın belirlendiği durumlarda soruna müdahale etmiş; maddî hataya dayalı onama ve bozma kararlarının karşı taraf lehine sonuç doğurmayacağı benimsenmiştir. Mahkemece uyulan bozma kararının her türlü hukukî değerlendirme veya delil takdiri dışında maddî bir hataya dayanması hâlinde usûlî kazanılmış hak kuralı hukukî sonuç doğurmayacaktır."

13.

Sonuç olarak usûli müktesep hak derdest bir davada, mahkemenin veya tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğan hak olarak yargı kararlarında kabul edilmektedir. Bu hakkın temelleri ve sınırlarını içtihatlar oluşturmakla beraber bu hakla ilgili herhangi bir kanuni düzenleme bulunmadığına işaret edilmesi uygun olur.

Footnotes

1. RG: 28.06.1960, S. 10537.

2. RG: 28.04.1959, S. 10193.

3. Eroğlu, O. (2018) Islah ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kurumlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı Taslağı Kapsamında Islahın Değerlendirilmesi, (138), 189-190.

4. Akkaya, Tolga, Medenî Usûl Hukukunda İstinaf, Ankara 2009, s. 233.

5. Şavata-Tanverdi, Ayşe Banu, Medeni Usul Hukukunda Kazanılmış Haklar ve Özellikle Usuli Kazanılmış Haklar, Yüksek lisans Tezi, İstanbul 1993, s. 130, 134.

6. Üstündağ, Sami, "Temyizin Nakzından Sonraki Hukuki Durum", İÜHFM, C. 28, S. 1, s. 147, 184.

7. Postacıoğlu, İlhan, Medeni Usul Hukuku Dersler, İstanbul 1975, s. 753.

8. Umar, Bilge, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Ankara 2014, s. 1044.

9. Yargıtay HGK. E. 2017/1521 K. 2019/169 T. 19.02.2019 (Lexpera). Aynı yönde bkz. Yargıtay HGK. E. 2015/2699 K. 2018/674 T. 4.4.2018 (Lexpera); Yargıtay HGK. E. 2007/16 K. 2007/25 T. 24.01.2007 (Lexpera).

10. Yargıtay HGK. E. 2017/2288 K. 2020/326 T. 3.6.2020 (Lexpera). Aynı içerikte, Yargıtay HGK. E. 2020/248 K. 2020/480 T. 30.6.2020 (Lexpera).

11. Yargıtay 3. HD. E. 2018/7762 K. 2019/593 T. 24.1.2019 (Lexpera). Benzer yönde bkz. Yargıtay 9. HD. E. 2016/34537 K. 2019/7099 T. 28.3.2019 (Lexpera); Yargıtay 10. HD. E. 2018/3703 K. 2019/2103 T. 6.3.2019 (Lexpera); Yargıtay 21. HD. E. 2018/176 K. 2019/690 T. 7.2.2019 (Lexpera); Yargıtay 15. HD. E. 2018/4042 K. 2019/318 T. 23.1.2019 (Lexpera).

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.