ÖZET

Bir adi ortaklık içerisinde, ortaklar, müşterek bir amaç doğrultusunda hareket etmekte olup iş ve işlemlerinde ortaklığın yararına olacak şekilde hareket etmek durumundadırlar. Bu birlikteliğin doğası gereğince, ortaklarından birinin ortaklığın aleyhine olacak şekilde diğer ortaklarla rekabet içerisine girmesi, adi ortaklığa ilişkin hükümlerin yer aldığı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ile haklı olarak yasaklanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Adi Ortaklık, Müşterek Amaç Unsuru, Katılım Payı Borcu, Rekabet Yasağı.

GİRİŞ

Adi ortaklık, Türk hukukunda şekil serbestisini esas alan, daha çok kişisel öğelerin ön planda olduğu, birden fazla kişinin müşterek bir amaç için bir araya geldiği ve içerdiği hükümler açısından da en basit ortaklık türüdür. İşbu çalışmamızda öncelikle adi ortaklığın tanımı ve unsurları ele alınacak olup sonrasında ise ortakların müşterek amacı doğrultusunda sermaye zorunluluğu, kazanç ve zararın paylaşılması ve özellikle ortakların birbirleri ile rekabet etme yasağı incelenecektir.

1. GENEL OLARAK ADİ ORTAKLIK

Adi ortaklık diğer ticaret şirketlerinin aksine Türk Ticaret Kanunu'nda değil Türk Borçlar Kanunu ("TBK")'nda düzenlenmiştir. TBK m. 620(1) dairesinde adi ortaklık "iki ya da daha fazla kişinin, emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri bir sözleşmesel ilişki"dir. Bu yönüyle adi ortaklığın unsurlarını müşterek amaç, müşterek amaç uğruna birlikte çaba, katılım payı, sözleşme bağı olarak ifade etmek mümkündür.

Doktrinsel bir tanım olarak ise adi ortaklık, "kişilerin emeklerini veya araçlarını herhangi bir müşterek amaç doğrultusunda birleştirerek, bu amaca ulaşma konusunda birlikte çaba göstermeyi sözleşmeyle birbirlerine karşı yüklendikleri ve tüzel kişiliği bulunmayan bir kişi topluluğu"dur1.

Bu tanımlardan yola çıkarak biz de adi ortaklığı şu şekilde tanımlayabiliriz; "Herhangi bir şekle tabi olmadan ve bir tüzel kişilik oluşturmadan, iki veya daha fazla gerçek veya tüzel kişinin bir araya gelerek, belirledikleri katılım paylarını ortak bir amacı gerçekleştirmek amacıyla kullanacaklarını taahhüt ettikleri sözleşme ilişkisidir."

2. ADİ ORTAKLIĞIN UNSURLARI

TBK tanımından yola çıkılarak adi ortaklıkta beş unsurun bulunduğu anlaşılmaktadır:

Kişi Unsuru: Bir adi ortaklık sözleşmesi için en az iki kişinin varlığı gereklidir. İki veya daha fazla kişiyle kurulmuş bir adi ortaklıkta ortak sayısı herhangi bir sebeple bire inerse, ortaklık sona erer. Ortaklar gerçek kişiler olabileceği gibi tüzel kişi de olabilir.

Sermaye Unsuru: Ortaklar, ortaklık sözleşmesi ile ortak amacın gerçekleştirilmesini sağlayacak sermayeyi, ortaklığa getirmeyi birbirlerine karşı taahhüt etmiş olurlar. TBK uyarınca bu sermaye para, alacak, başka bir mal ya da emek olabilir. Bunun yanında müşteri çevresi, ticari itibar, marka gibi soyut değerler de sermaye olarak adi ortaklığa getirilebilir. Ancak sözleşmede aksi kararlaştırılmadığı sürece ortaklık katılım payları, ortaklığın amacının gerektirdiği önem ve nitelikte ve birbirine eşit olmak zorundadır. Ortakların aynı neviden katılma payı borçlanmaları zorunluluğu ise bulunmamaktadır.

Sözleşme Unsuru: Adi ortaklık sözleşmesi, iki veya daha çok kişinin emeğini veya mallarını ortak bir amaca erişmek için birleştirdikleri bir sözleşmedir. Ortaklık, ortakların birbirlerine uygun irade açıklamaları ile kurulur. Bu sözleşme ile tüzel kişiliği olmayan bir birlik kurulmaktadır. Bu sözleşme sürekli borç ilişkisi niteliği taşımaktadır. Ortakların menfaatleri de ortak olduğundan tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerden değildir. Bunun sonucu olarak burada tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerin keskin yaptırımları ve özellikle sözleşmeden dönmeye ilişkin kurallar uygulanamaz2. Adi ortaklık sözleşmesi herhangi bir şekle bağlı olmadığından sözlü olarak yapılması olanaklıdır. Ancak kanunen belirlenen şekilde devri zorunlu mal ve haklar ile taşınmazların sermaye olarak konulması durumunda, kanunen belirlenen şekle uyulması zorunludur.

Ortak Amaç Unsuru: Adi ortaklıkta ortakların amacı aynı olmalıdır. Doktrinde iktisadi amaç dışında başka bir amaçla adi ortaklığın kurulması konusunda tartışma bulunmaktadır. Kanun lafzı uyarınca iktisadi amaç dışında başka bir amacın belirlenmesinde bir engel bulunmamaktadır. Şener'e göre ise, belirlenen amaç, iktisadi ya da daha dar bir yorumla kazancın paylaşılması olmalıdır. Kazanç paylaşımı dışında adi ortaklık kurulamaz ancak dernek kurulabilir3. Ancak her hâlükârda bu amaç, imkânsız; kanuna, ahlak ve adaba aykırı olamaz. Amacın gerçekleşmesinin imkânsız hale gelmesi ortaklığın sona erme sebeplerindendir.

Affectio Societatis: Doktrinde, ortak amacı birlikte gerçekleştirme, amaç uğrunda eşit temel üzerinde birleşerek çalışma anlamına gelen "affectio societatis" denilen bir başka unsurun varlığı da kabul edilmektedir. Kazancın eşit olarak paylaşıldığı işçi-işveren arasındaki bir hizmet sözleşmesi ilişkisi hiyerarşiye dayalı olduğundan bu unsur gereğince adi ortaklık kabul edilemez. Bu unsur, adi ortaklığın diğer sözleşme ilişkilerinden ayrılmasını sağladığı gibi rekabet yasağı ve ortağın denetim hakkının da temelini teşkil eder4.

3. ADİ ORTAKLIĞIN KURULMASI

Adi ortaklığın kuruluşunda kanunda herhangi bir şekil şartı zorunlu kılınmadığından ortakların kendi aralarında sözlü olarak anlaşmaları ortaklığın kuruluşu için yeterlidir. Ancak sonuncu ortağın irade açıklamasının diğer ortaklara ulaşması ile hukuki sonuç doğuracaktır. Bir ortağın dahi kabul beyanı açıklamadığı durumda iradesini açıklayan ortaklar için bağlayıcı bir ortaklık sözleşmesinin kurulduğundan bahsedilemez5. Yazılı şekil, adi ortaklıkta geçerlilik şartı olmasa da ileride ortaklar arasında çıkabilecek anlaşmazlıkların çözümünde, katılım paylarının türü ve miktarının belirlenmesinde, kâr ve zararın paylaşımında önem arz etmektedir6.

4. ADİ ORTAKLIKTA ORTAKLAR ARASI İLİŞKİLER

TBK m.621 ve m.636 arasında, adi ortaklık ortaklarının iç ilişkileri düzenlenmektedir. Bu kısımda iç ilişkilerden yalnızca ortakların katılım payı borcu ile kazanç-zarar paylaşımlarından bahsedilmekle yetinilecek olup akabinde ise işbu çalışmamızın asıl konusu olan birbirleri ile rekabet etmeme yükümlülüğü incelenecektir.

i. Katılım Payı Borcu

TBK. 621/I uyarınca, "Her ortak, para, alacak veya başka mal ya da emek olarak, ortaklığa bir katılım payı koymakla yükümlüdür." Bu kural, katılım payı taahhüdü getirilmesi açısından emredici niteliktedir. Ortaklığın kuruluşu açısından taahhüt yeterli olmakla birlikte sermayenin fiziken getirilmesi aranmamaktadır. Ortağın taahhüt ettiği sermayeyi getirmesinden imtina ettiği durumda yukarıda da açıklandığı üzere tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olmamasının sonucu olarak diğer ortaklar ödemezlik def'i ileri süremezler ve temerrüt hükümleri de uygulanamaz. Bununla birlikte Yargıtay bu durumda ortaklığın feshine haklı sebep teşkil edeceğini haklı olarak kabul etmektedir7.

TBK m.621 uyarınca, ortaklardan birinin katılım payı borcunu yerine getirmemesi hâli sermaye çeşidine göre kısmen düzenlenmiştir. Buna göre bir ortağın katılım payı, bir şeyin kullandırılması ise, kira sözleşmesi hükümleri; bir şeyin mülkiyetinden oluşuyorsa, duruma göre satış sözleşmesindeki hasar, ayıp veya zapttan sorumluluk hükümleri uygulanacaktır.

TBK m.621/II uyarınca, "Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa katılım payları, ortaklığın amacının gerektirdiği önem ve nitelikte ve birbirine eşit olmak zorundadır." Buna göre sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, ortaklar aynı neviden konulan sermayede eşit miktarda; farklı neviden konulan sermayelerde ise, aynı değer veya önemde sermaye koymak zorundadır. Hükmün lafzından da anlaşılacağı üzere sözleşme ile eşit sermaye getirilmesinin aksi kararlaştırılabilir.

ii. Kazanç ve Zarara Katılma ile Bunların Paylaşımı

TBK m. 622 uyarınca, ortaklığın her türlü kazancı her ortak arasında paylaşılır. Kazancın her ortak arasında paylaşılacağı hükmü, emredici niteliktedir ve ortaklardan birini karşılıksız kazandırmada bulunacağı şeklinde aksi bir anlaşma yapılamaz. Aksi yönde bir anlaşma, ortaklığın her ortak açısından müşterek amaç unsurunu barındırmadığını gösterecektir. Böyle bir anlaşma yapılması durumunda adi ortaklık sözleşmesinden bahsedilemeyecekse de ortağın kazancı paylaşmayarak ortaklığa bırakmasında ise bir engel bulunmamaktadır8.

TBK m. 623/I düzenlemesine göre hem kazanç hem de zararın ortaklar arasında paylaşımı sözleşmede aksi kararlaştırılmadıkça katılım payının niteliği ve değerine bakılmaksızın eşit olacaktır. Hüküm lafzından anlaşıldığı üzere ortakların kazanç ve zarardaki payları eşit olacaksa da aksine bir anlaşma yapılması mümkündür. Her halükârda tüm ortaklar kazanç ve zarara katılacaksa da oransal olarak bir belirleme yapılabilmektedir. Bir sonraki fıkrada öngörüldüğü üzere bu belirleme yalnızca kazanç veya zarara katılma konusunda yapılmışsa diğeri için de geçerli olacaktır. Zarara katılma konusunda TBK m.623/III hükmü bir istisna getirmekte ve buna göre emeğini sermaye olarak getiren ortağın kazanca katılması zorunlu olmakla birlikte zarara katılmaktan muaf tutulabileceği düzenlenmektedir.

5. ADİ ORTAKLIKTA ORTAKLARIN BİRBİRLERİ İLE REKABET ETME YASAĞI

a. Genel Olarak Rekabet Yasağı

Kelime anlamı itibarıyla rekabet, aynı amacı güden kimseler arasındaki çekişme, yarışma, yarış anlamlarına gelmektedir9. Hukukî olarak ise rekabet, mal veya hizmet piyasalarındaki teşebbüsler arasında özgürce ekonomik kararlar verilebilmesini sağlayan yarış olarak tanımlanabilir10. Bu yarışın kanun veya sözleşme ile çeşitli nedenlerden dolayı sınırlandırılması mümkündür.

Özgürlükçü bir toplum yapısında taraflar hak ve menfaatlerini gözeterek hukukî ilişkilerini düzenler ve bunun sorumluluklarını da taşırlar. Zira, taraflar çıkarlarını en iyi kendileri bilecek konumdadırlar. Kural olarak, devlet irade özerkliğine müdahale etmez. Ancak irade özerkliği mutlak özerklik olmayıp öncelikle hukukun genel ilkeleriyle sınırlıdır11. Rekabetin belirli aşamadan sonra zararlı olduğu bir gerçektir. Üstünlük sağlamak için her yolu deneyen kişi hem rakiplerine hem de içinde bulunduğu toplumun refah seviyesine zarar verir. Devletler, ticaret serbestisini kabul etmiş olsalar dahi rekabet bakımından bu serbestinin sınırlarını çizmişlerdir12. Rekabet yasağı düzenlemeleri ile kişilerin rekabet özgürlüğüne yapılacak müdahaleler makul sınırda tutularak başkalarının haklarına zarar verilmesi engellenmektedir.

Rekabet yasağı, tacirle arasında hizmet, vekâlet, ortaklık gibi bir ilişki bulunan kişiye ilişkinin devamı sırasında veya sonrasında geçerli olmak üzere kanunen veya sözleşme ile getirilen ticari faaliyet sınırlamasıdır13. Bu sınırlandırma, yasağa tâbi olanın karşısında bulunan kişinin haklarını korumayı hedefler. Yasağa tâbi olan kişi, belirli süre sözleşmenin diğer tarafının menfaatlerine zarar verebilecek ticari ve mesleki faaliyette bulunmaktan yasaklanır. Bu yasak sözleşme ilişkisi devam ettiği müddetçe kanundan kaynaklanırken, sözleşme ilişkisi bittikten sonra tarafların iradesine dayanır14. Çeşitli sözleşme ilişkilerinden doğan rekabet yasağı temelini sözleşmenin dayandığı kanun hükmünden almaktadır. Bu nedenle rekabet yasağına ilişkin hükümler, mevzuatımızda çeşitli kanunlarda ve Rekabet Kurulu tarafından çıkarılan tebliğlerde yer almaktadır15. Bu hükümler sözleşme ilişkisi gereği sadakat borcu altında bulunan tarafın bu borca aykırı hareket etmesini önleyici nitelikteki düzenlemelerdir. Rekabet yasağı düzenlemeleri ile, ticari faaliyetler sonucu elde edilmiş kaynak ve pozisyonların sözleşme ilişkisi ile oluşmuş statünün doğduğu ilişkiye zarar vermemesi için yapmama yükümlülükleri getirilir. Genel anlamda bu yükümlülükler ile kişinin ticari faaliyetleri kısıtlanır16.

Bir özel hukuk dalı olan ticaret hukukuna, kamu hukuku prensip olarak müdahale etmemekle birlikte, kamu düzeni ve kamu yararı gibi gerekçelerle ticaret hukukunun bazı alanlarında kamu hukuku karakterli müesseseler yer almaktadır. Ticaret hukukunun makro anlamda ekonomik olarak önemli alanlarda düzenleme yapması, devletin müdahalesini gerekli kılmış ve böylece kamu hukuku karakterli kuram ve kavramlar ticaret hukuku düzenlemeleri arasında yer almıştır17. Özel hukuk alanında geçerli bir rekabet yasağı halinden bahsedebilmek için sadakat yükümlülüğünün ihlâli, ortaklık ile yönetici veya ortağın menfaatlerinin çatışması, affectio societatis unsurunun varlığı, ortaklık yönetiminde görev alan kimselerin tüm mesai ve çalışmalarını ortaklığa ayıramayacak olmaları, ortaklık imkânlarının kötüye kullanılabilecek olması ve ortaklığa ait önemli bilgilere, ticari sırlara vakıf olunması gibi sebepler sayılabilecektir18.

b. Adi Ortaklıklarda Rekabet Yasağı

Adi ortaklıkta rekabet yasağını düzenleyen TBK 626 hükmüne göre ortaklar, kendilerinin veya üçüncü kişilerin menfaatine olarak, ortaklığın amacını engelleyici veya zarar verici işleri yapamazlar. Adi ortaklıkta rekabet yasağı bütün ortaklar için geçerlidir. Bu durum onların idare ve temsil yetkisine sahip olup olmamaları bakımından farklılık göstermez.

Adi ortaklıkta rekabet yasağı esasen ortaklık ilişkisinin temelinde bulunan bağlılık yükümlülüğü ve bu anlamda affectio societatis unsurundan doğmaktadır. TBK 626 hükmü, bir taraftan rekabet yasağı diğer taraftan bağlılık yükümlülüğünü vurgulamaktadır. Hükümde yer alan "ortaklığın amacını engelleyici işler" kavramı, ortaklar açısından rekabet yasağını vurgularken, "zarar verici işler" kavramı ise bağlılık yükümlülüğünü ihlâl eden davranışlardan kaçınmayı ifade etmektedir. Adi ortaklıkta rekabet yasağı, ortaklık içi ilişkileri düzenlemeye yönelik olduğundan, emredici bir nitelik taşımamaktadır19.

Adi ortaklıkta, rekabet yasağı ile korunmak istenen hukuki yarar, ortaklık amacıdır. Kanun koyucu bu şekilde, ortaklık işlerini her zaman denetleme ve yönetme yetkilerine sahip olan ortakların, ortaklığın ticari ve mali sırlarını kötüye kullanmalarını önlemek suretiyle20 ortaklık amacının gerçekleştirilmesinin kolaylaştırılmasını ve bu amacın zarar görmesini engellemeyi amaçlamaktadır21.

Öte yandan, TBK 626 hükmü, sadece adi ortaklıkta rekabet yasağını düzenlemeye yönelik bir hüküm olarak değerlendirilmemelidir. Gerçekten de TBK 626 hükmünün aynı zamanda bu amacın da ötesine geçen bir anlamı olduğu, bu anlamda ortaklıklar hukukunda çeşitli menfaat çatışmalarını önlemeye yönelik bir genel hüküm niteliğinde olduğu belirtilmiştir. Başka bir deyişle, TBK 626 hükmü aynı zamanda TTK'da rekabet yasağı ile ilgili diğer hükümleri tamamlayan bir genel hüküm niteliğindedir. TBK 626'de sadece ortakların kendi veya üçüncü kişilerin menfaatlerine ortaklığın amacını engelleyici veya zarar verici işleri yapamayacağı düzenlenmiştir. Madde metninde ne rekabet yasağının kapsamı ne de rekabet yasağına aykırı davranışların yaptırımlarına ilişkin somut bir düzenlemeye yer verilmiştir. Bununla birlikte, kolektif ortaklıkta rekabet yasağını düzenleyen TTK 230-231 hükümlerinde yer alan düzenlemeler kişi ortaklıkları ve bu anlamda adi ortaklığın niteliğine çok uygun olduğu için, kıyasen bu hükümlerden yararlanılabilir22.

SONUÇ

Adi ortalıkta ortakların birbirleri ile rekabet etmesinin yasaklanması, bu tür ortaklığın tanımına da uygun düşmektedir. Adi ortaklık sözleşmesinde, ortakların, ortak amaca ulaşmaları için kendilerinin veya üçüncü kişilerin menfaatine olarak, ortaklığın amacını engelleyici veya zarar verici işleri yapmamaları ortaklığın doğası gereğidir. Nitekim ortaklar ortaklığın işleyişi sırasında ve ortaklığın kontrolü, denetlenmesi ve yönetimi esnasında ortaklıkla ilgili sır ve müşteri çevresi gibi önemli bilgiler dahil olmak üzere birçok bilgi edinirler. Bu bilgilerin diğer ortakların aleyhinde kullanılarak diğer ortaklarla rekabete girilmesinin yasaklanması pek tabiidir. Her ne kadar TBK ile bu yasağın genel hatları çizilmişse de kapsam itibarıyla ve yasağa aykırı davranışlar için öngörülen yaptırımlar konusunda mevzuatta hâlâ eksiklikler bulunmakta olup vuku bulacak uyuşmazlıkların adalete uygun bir şekilde giderilebilmesi adına mevzuattaki eksikliklerin tamamlanması gerekmektedir.

Footnotes

1. Nami Barlas, Adi Ortaklık Temeline Dayalı Sözleşme İlişkileri, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2012, s. 18

2. Kezban Kübra Yassıkaya, "Adi Ortaklık Sözleşmesi", Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Bölümü, Yüksek Lisans Tezi, Kırıkkale 2019, s. 44

3. Oruç Hami Şener, Teorik ve Uygulamalı Ortaklıklar Hukuku, Seçkin Yayınevi, Ankara 2017, s. 7

4. a.g.e.,, Şener, s. 8

5. Cevdet Yavuz, Borçlar Hukuku Dersleri Özel Hükümler, Beta Yayınları, İstanbul 2019, s.825

6. Hasan Pulaşlı, Şirketler Hukuku Genel Esaslar, Adalet Yayınevi, Ankara 2016, s. 22

7. a.g.e., Pulaşlı, s.25

8. Ahmet Ayar, "Adi Ortaklık Sözleşmesinde İç ve Dış İlişkiler", Yeditepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı, Doktora Tezi, İstanbul 2015, s. 118

9.. Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, Ankara 2005, s. 1650.

10 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun m. 3.

11. Yeşim M. Atamer, "Acentelerin Rekabet Etme Yasağı "Güç Dengesinin Bulunmadığı Hallerde Meslek Seçme Özgürlüğünün Sözleşmesel Sınırlamalara Karşı Korunması-Alman Anayasa Mahkemesinin 7 Şubat 1990 Tarihli Kararı", İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 1997, 55(4), 358.

12. Mustafa Ateş, Rekabet Hukukuna Giriş, Adalet Yayınevi, Ankara 2013, 11. sf. vd.

13. Akar Öçal, "Adi Şirketlerde Rekabet Yasağı", EİTİAD, C. 18, S. 2, 1981, 431 (Adi Şirketlerde)

14. Nisim Franko, "Ticaret Şirketlerinde Rekabet Memnuiyeti", BATİDER 1985, C. 13, S. 1, 26

15. Gerçekten de işçinin rekabet yasağı (BK m. 444 vd.), acentenin tâbi olduğu rekabet yasağı (TK m. 104), kolektif şirket ortaklarının tâbi olduğu rekabet yasağı (TK m. 230), anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin tabi olduğu rekabet yasağı (TTK m. 396), limited şirket müdürlerinin tâbi olduğu rekabet yasağı (TK m. 626) gibi düzenlemelere hukukumuzda rastlanılmaktadır. Bu düzenlemelerin çoğunluğu kanunen tabi olunan ve ilişkinin devamı sırasında uygulanan rekabet yasağı niteliğinde iken, çalışma konumuz ise, ilişkinin sona ermesinden sonra sözleşmeye dayanılarak ihdas edilen rekabet yasağına ilişkindir. Rekabet Kurulu tarafından çıkarılan tebliğler ile rekabet yasağı içeren anlaşma ve uyumlu elemlere müsaade edilmektedir. Örneğin, Kurul tarafından çıkarılan ve Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği'nin (Tebliğ No: 2002/2) 5. maddesinde, dikey anlaşmalarda alıcılara getirilebilecek rekabet etmeme yükümlülüğü ve Sigorta Sektörüne İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği'nin (Tebliğ No: 2008/3) 2. maddesinde sayılan şartları taşıyan rekabeti sınırlayıcı anlaşmalar RKHK m. 4'teki yasaklamadan istisna tutulmuştur.

16. Ş. Binnaz Aydın Yunus, "Hukukumuzda Rekabet Yasağının Düzenlenmesi", AD Ocak 2002, Y. 93, S. 10, 165.

17. Devletin ticaret hukukuna olan müdahalesinin bir benzeri rekabet hukukunda da görülür. Hukukumuzda rekabet serbestisi kabul edildiği hâlde, rekabetin önündeki engellerin kaldırılması, sağlıklı bir rekabet ortamının sağlanması için yasa koyucu rekabet hukuku alanına da müdahale etmektedir.

18. Aydoğan Fatih, "Ticaret şirketlerinde rekabet yasağı", İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, 2004, İstanbul

19. TBK 626 hükmü esasen emredici nitelikte olmadığından, rekabet yasağının kapsam ve sınırlarının ortaklık sözleşmesi veya ortaklık kararı ile genişletilmesi veya daraltılması mümkündür. Ancak rekabet yasağının kapsamının genişletilmesinde ortakların ticaret serbestisinin ortadan kalkması, kapsamının daraltılmasında ise ortaklık amacının zarar görmemesi hususlarının göz ardı edilmemesi gerekir.

20. DOMANİÇ, Hayri, Türk Ticaret Kanunu Şerhi, Temel Yayınları, Cilt I, 3. Bası, İstanbul 1998, s. 25

21. Yargıtay da bir kararında bu hususu vurgulamıştır: "...Şu durumda, adi ortaklığın lider ortağı olan davalı ... ... İnşaatı AŞ.'nin, adi ortaklığın almayı amaçladığı iş ile ilgili verdiği alternatif teklifi işverene sunmasına rağmen, işverenden gelen bildirim üzerine adi ortaklık adına sunulan teklif ile aynı olan teklifi kuracağı yeni ortaklık adına sunması ve akabinde adi ortaklık devam ederken işi üstlenmesi şeklinde gelişen işlemlerinin, kendi yararına fakat ortaklığın amacına aykırı olduğu, ayrıca bu işlemlerin ortaklık amacının gerçekleşmeme ihtimâlini artırdığı, bu bağlamda davalının yukarıda açıklanan 818 sayılı BK'nun 526.(TBK'nun 626.) maddesi uyarınca rekabet yasağını ihlâl ettiği, dolayısıyla davalı ... ... İnşaatı AŞ'nin, 818 sayılı BK'nun 528/.... (TBK'nun 628/....) maddesi uyarınca kendi kusurlu davranışı nedeniyle ortak olan davacı şirketlere verdiği zararı karşılamakla yükümlü olduğu ortadadır. Hâl böyle olunca, mahkemece; davacı şirketlerin uğramış olduğu zararın usulünce belirlenmesi ve ulaşılacak sonuca göre davacı şirketlerin uğramış olduğu zararın tazminine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile istemin tümden reddi usul ve yasaya aykırıdır." Bkz. Yargıtay 3. HD., 24.01.2017 tarih, 2016/310 E., ve 2017/504 K. sayılı karar.

22. Tamer BOZKURT, Şirketler Hukuku, 12 Levha Yayınları, 9. Baskı, Ankara 2018, s. 82.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.