Egemenlik ilkesi doğrultusunda, milli bir devlet tarafından, yabancı mahkeme kararının kendi ülkesinde doğrudan hüküm ve sonuç doğurmasına izin verilmez. Nitekim, uluslararası hukuk da bu yönde bir zorunluluk yüklememektedir. Devletler, yaptıkları kanuni düzenlemeler veya taraf oldukları uluslararası sözleşmeler ile bir başka devlet ülkesinde verilmiş kararın kendi ülkesinde sonuç doğurmasını sağlamaktadır.

Türk hukuku açısından incelendiğinde, kural olarak başka bir devlet ülkesinde verilmiş mahkeme kararlarının doğrudan Türkiye'de hüküm ve hukuki sonuç doğurması mümkün değildir. Bu kararların Türkiye'de hüküm ve sonuca bağlanması, tanıma veya tenfiz usulünden geçirilmelerine bağlıdır.

Uluslararası sözleşmeler haricinde, her milli devlet tanıma ve tenfiz şartlarını kendisi belirler. O halde işbu yazının devamında tanıma ve tenfiz usulünün Türk hukuk sisteminde nasıl gerçekleştirildiği incelenecektir.

TENFİZ

Yabancı bir mahkeme kararının hükümlerinin yerine getirilmesi, Türk mahkemelerinin icra edilebilirlik kararına bağlı olduğu noktada tenfizden söz edilir. Tenfiz kararı ile yabancı mahkeme kararının kesin hüküm etkisi Türkiye'de kabul edilmiş olur.

Öğretide kabul gören şekliyle, tenfiz talebinin şartlarını, ön şartlar ve asli şartlar şeklinde ikiye ayırmak mümkündür. Tenfiz talebinin şartlarına geçmeden önce, 'Révision au Fond'' yani esasa ilişkin inceleme yapmanın, Türk hukukunda kabul edilmediğini belirtmek gerekir. O halde tenfiz kararı, uyuşmazlığın esasına girilmeden verilecektir.

Tenfiz talebinin ön şartlarının incelenebilmesi için MÖHUK madde 50'nin incelenmesi gerekmektedir.

MÖHUK madde 50,

"(1) Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilâmların Türkiye'de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır.

(2) Yabancı mahkemelerin ceza ilâmlarında yer alan kişisel haklarla ilgili hükümler hakkında da tenfiz kararı istenebilir.'' şeklinde düzenlenmiştir.

Bu maddeden hareketle tenfiz talebinin ön şartları şu şekilde sayılabilir:

  • Yabancı kararın bir mahkeme tarafından verilmiş olması
  • Yabancı mahkeme kararının ilam niteliğini haiz olması: O halde mahkeme tarafından verilmiş olsa dahi ilam niteliğini haiz olmayan kararlar tenfiz edilemez. Buna göre; ara kararlar, tedbir niteliği taşıyan geçici kararlar, borçluya ait malvarlığının cebri icra yolu ile külli tasfiyesi öngörülen iflas kararlarının tanıma ve tenfiz usulünden geçirilmeleri de mümkün olmayacaktır.
  • Uyuşmazlığın hukuk veya ceza ilamlarında yer alan şahsi haklara ilişkin olması
  • Yabancı ilamın kesinleşmiş olmasıdır.

Asli şartlar ise MÖHUK madde 54'te düzenlenmiş olup;

'' (1) Yetkili mahkeme tenfiz kararını aşağıdaki şartlar dâhilinde verir:

a) Türkiye Cumhuriyeti ile ilâmın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilâmların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiilî uygulamanın bulunması.

b) İlâmın, Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması veya davalının itiraz etmesi şartıyla ilâmın, dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı hâlde kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmiş olmaması.

c) Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması.

ç) O yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk mahkemesine itiraz etmemiş olması.'' şeklindedir.

Kanun metninden hareketle tenfiz talebinin asli şartları ise şu şekilde sayılabilir:

  • Karşılıklılık esası: Bilindiği üzere karşılıklılık; bir devlet ülkesinde bulunan yabancı vatandaşın bir haktan faydalanabilmesinin, o ülkenin vatandaşının da yabancının vatandaşı olduğu devlet ülkesinde aynı haktan faydalandırılmasına bağlı olmasıdır. Karşılıklılığın üç farklı türünden bahsedilir. Akdi karşılıklılıkta, iki veya daha fazla devlet karşılıklı iradelerini ortaya koyarak bir hakkın kullanımını karşılıklılığa bağlar. Bunun yanı sıra bir hakkın karşılıklılığa bağlanması, kanuni düzenlemeyle de gerçekleştirilebilir. Uygulamada sık karşılaşılan fiili karşılıklılık ise, herhangi bir sözleşme ya da kanuni düzenleme bulunmadığı halde bir hakkın kullanımının karşılıklılığa bağlanmasıdır.
  • Karşılıklılık şartıyla ilgili olarak; uygulamada üstünde durulan bir hususu belirtmek gerekir. Şöyle ki; Türk mahkemelerinde verilen bir kararın, fiilen ilgili devletin ülkesinde tenfiz edilip edilmediğine bakılmaktadır. Eğer Türk mahkemelerinin kararlarının tanınması veya tenfizi hususunda ''revizyon'' sistemi yani içerik ve yerindelik denetimi devreye giriyorsa karşılıklılıktan söz edilemez.
  • Ancak, hemen belirtmek gerekir ki karşılıklılık yalnızca yabancı mahkeme kararlarının tenfizi için aranan bir şart olup, tanıma açısından aranan şartlardan biri değildir.
  • Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş bir karar olması: Yani belli bir konuda yargılama yapma yetkisi, Türk mahkemelerine verilmişse ve bu konuda yabancı mahkeme kararlarının Türkiye'de sonuç doğurmayacağı düzenlenmişse Türk hukukunun münhasır yetkisinden söz edilir. Bu bağlamda örnek sayılabilecek düzenlemeler, taşınmazların aynı ve borçlular hakkında verilmiş iflas kararları şeklinde olacaktır. Aynı zamanda tüketici, sigorta ve iş sözleşmelerinde zayıf tarafı korumak amacıyla yine Türk mahkemesinin münhasır yetkisi kabul edilmiştir.
  • Dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmayıp da kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmiş bir karar olmaması: Bu şartın amacı aşkın yetkinin tesisine engel olmaktır. Tanıma ve tenfiz kurallarımız doğrultusunda yabancı mahkemenin yetkisini incelenmesinde dolaylı yetki gündeme gelecektir.
  • Türkiye'de doğuracağı sonuçlar bakımından kamu düzenine açıkça aykırılık teşkil etmeyecek bir karar olmalıdır. Buna göre; devlet ve toplumun temel hukuki, sosyal, siyasi ve ahlaki değerlerine aykırı yabancı ilam, bütünüyle Türkiye'de tenfiz edilmez. Ancak hemen belirtilmelidir ki; çağdaş hukuk düzeni gereği kamu düzeninin müdahalesi istisnaidir. Zira yabancı hukuk kurallarına göre verilmiş bir mahkeme kararının, Türk hukuk sistemi ve kamu düzeninden farklı olması doğaldır.
  • Yabancı mahkeme kararının verilmesinde ilgilinin adil yargılanma hakkı ihlal edilmemiş olmalıdır. MÖHUK madde 54/1-ç'de sayılan hallerin varlığında ise kararın tenfiz edilebilmesi için, tenfiz talebinde bulunan kişinin Türk mahkemesine itiraz etmemesi gerekmektedir. Ancak itiraz edilmediği takdirde, öğretide kabul edildiği haliyle, yabancı ilam kamu düzenine açıkça aykırıysa, Türk mahkemesince re 'sen incelenebilecektir.

MÖHUK m. 55'in ikinci paragrafı, '' (2) Karşı taraf ancak bu bölüm hükümlerine göre tenfiz şartlarının bulunmadığını veya yabancı mahkeme ilâmının kısmen veya tamamen yerine getirilmiş yahut yerine getirilmesine engel bir sebep ortaya çıkmış olduğunu öne sürerek itiraz edebilir.'' şeklinde düzenlenmiştir. O halde tenfiz talebinin incelenmesi yönündeki beşinci şart, yabancı mahkeme kararının kısmen ya da tamamen yerine getirilmemiş veya yerine getirilmesinin engellenmemiş olmasıdır.

Tenfiz kararları hakkında görevli mahkeme, MÖHUK madde 51'de belirtildiği üzere, Asliye Hukuk Mahkemeleridir. Fakat aile hukukuna ilişkin bir ihtilafın söz konusu olması halinde görevli mahkeme Aile Mahkemeleri olacaktır. Aile mahkemelerinin olmadığı yerlerde ise Asliye Hukuk Mahkemesi, Aile Mahkemesi sıfatıyla çalışacaktır.

Yetkili mahkeme ise kendisine karşı tenfiz istenen kişinin Türkiye'deki yerleşim yeri mahkemesidir. Yerleşim yeri bulunmuyorsa Türkiye'de sakin olduğu yer mahkemesi, yerleşim yeri de bulunmuyorsa Ankara, İstanbul ve İzmir mahkemelerinden biri bu yetkiye sahip olacaktır.

Tenfiz usulü MÖHUK madde 52'de belirtildiği üzere bir dilekçe ile olur. Elbette ki tenfiz talebinde bulunacak kişilerin hukuki yararının olması gerekmektedir.

Türk mahkemesi, yabancı ilamın kısmen veya tamamen tenfizine karar verebileceği gibi reddine de karar verebilir. Tenfiz kararı, yabancı ilamının altına yazılır ve hâkim tarafından mühürlenip imzalanır. Böylece yabancı ilam, kesin hüküm etkisini, kendi ülkesinde verildiği andan itibaren Türkiye'de de göstermiş olur. Ve nitekim kesin delil etkisi de doğmuş olur.

Sonuç olarak, tenfizine karar verilmiş bir yabancı ilam, Türk mahkemesinde verilmiş bir karar gibi Türkiye'de icra edilebilir hale gelir.

TANIMA

Türk icra iflas organlarını harekete geçirmeyen ancak kesin hüküm ile kesin delil etkisinin kullanılması istenen bir karar söz konusuysa tanımadan söz edilir. Bir diğer deyişle icra kabiliyeti bulunmayan bu kararlara verilebilecek yaygın örnekler; boşanma, evlenmenin butlanı, nesebin reddi şeklinde sayılabilir. Geçerli bir tanıma talebi, tenfiz talebinin karşılıklılık şartı hariç tüm şartlarını haiz olmalıdır.

MÖHUK madde 58 uyarınca, yabancı unsur içeren çekişmesiz yargı kararları ile Türkiye'de idari bir işlemin yapılmasını gerektiren yabancı mahkeme kararları tanımaya konu olur. Ek olarak, ilam olmadığı halde yabancı mahkemelerde verilen çekişmesiz yargı kararlarının tanınması da kanun koyucu tarafından kabul edilmiştir.

Tanıma kararının kesinleşmesi ile yabancı ilam, sahip olduğu kesin hüküm etkisi ve kesin delil etkisini, kendi ülkesinde gerçekleştiği andan itibaren Türkiye'de de göstermiş olur. Tanıma istemi reddedildiği takdirde yabancı ilamın, kesin delil değil takdiri delil olduğu kabul edilir.

Tanıma kararı ile yabancı ilamın kesin hüküm veya kesin delil etkisinden yararlanılacaksa, görülmekte olan davada tanıma kararı talep edilebilir. Tanıma kararı bundan farklı olarak, ayrı bir dava yoluyla da talep edilebilir. Ayrı bir dava olarak görüldüğü takdirde ise basit yargılama usulü uygulanacaktır.

Görevli ve yetkili mahkeme ise, yukarıda izah edildiği şekliyle MÖHUK madde 51'deki gibidir. Zira tenfiz kararına ilişkin hükümler tanıma kararı için de uygulanmaktadır.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.