Delil tespiti talepleri, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu kapsamında özel olarak düzenlenmiştir. Delil tespiti, görülmekte olan bir davada henüz inceleme sırası gelmemiş yahut ileride açılacak davada ileri sürülecek bir vakıanın tespitini sağlama amacına hizmet etmektedir.

Bu noktada Türk medeni hukuk sisteminde, ABD ve İngiltere sistemlerinden farklı olarak, tam ve açık bir ifşa prosedürü olmadığını belirtmekte fayda bulunmaktadır. Başka bir deyişle, taraflar hangi belgeleri mahkemeye sunacakları veya sunmayacakları konusunda takdiren karar verebilecek olup, tüm bilgileri ifşa etme yükümlülükleri bulunmamaktadır. Bu nedenle, mahkeme aracılığıyla, üçüncü kişilerin elindeki delillerin tespit edilmesi son derece önemlidir. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 400. maddesi, delillerin tespitini isteyen tarafın hukuki yararı bulunması gerektiğini ve Kanunda açıkça öngörülen hâller dışında delillerin kaybolması ya da hemen tespit edilmediği takdirde daha sonra o delilin ileri sürülmesinin önemli ölçüde zorlaşması ihtimal dâhilinde bulunuyorsa hukuki yararın var sayılacağını düzenlemektedir.

Özellikle ilaç patentlerinden doğan hakların kullanılmasında, SMK madde 85/(3)/c'de düzenlenen ve uluslararası literatürde Bolar istisnası olarak tanımlanan istisna gerekçe gösterilerek dava açması engellenen patent sahibi, delil tespiti aracını en azından yasada öngörülen amaçla kullanabilmelidir. Ancak bazı mahkemeler kanaatimizce Bolar istisnasını hatalı yorumlamakta, jenerik ürün piyasaya sürülene kadar söz konusu istisnanın devam ettiğineve bu süre içinde patent sahibinin herhangi bir dava açamayacağına hükmedebilmektedir. Bununla birlikte; delillerin tespiti, esasa ilişkin bir dava olmadığı için Bolar istisnası kapsamında değerlendirilmemekle, patent sahibinin tecavüze ilişkin delillere önceden erişmesine yardımcı olmaktadır. Mahkemeler, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 403. maddesi uyarınca öngörülen şartların yerine getirilmesi halinde patent sahibinin talebi üzerine gıyapta delil tespitini de kabul edebilmektedir.. Delil tespiti esasa ilişkin bir dava olmadığından, buna ilişkin karara karşı temyiz imkânı bulunmamaktadır. Ancak, aleyhinde tespit talebinde bulunulan taraf, m.400 uyarınca koşulların oluşmadığı gerekçesiyle, delil tespiti kararına itiraz edebilmektedir. Bu itiraz, delil tespitini gerçekleştiren mahkeme tarafından olayın koşullarına göre incelenip karara bağlanmaktadır.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.