Bu yazımızda, Sofie'nin Dünyası adlı kitap ile ilgili verilen yerel mahkeme kararına değinilecektir. Bahse konu karar, yerel, yabancı mevzuat ve doktrin çerçevesinde değerlendirme yapılarak, eser sahibi ile yapılan telif sözleşmesinde kitabın kaç baskı yapacağının belirtilmediği ve sonraki baskılara yönelik izin verildiğine dair bir hüküm bulunmadığı durumda, ödenen telif bedelin sadece ilk baskıya ait kabul edildiğine ve davacı eser sahibine (çevirmen) sonraki baskılar için ek telif bedeli ödenmesi gerektiğine dair ilk örnek kararlardandır.

Temel İhtilaf Konusu:

Somut olayda, Davacı, tercüme ettiği eserin Davalı tarafından yayınlanması konusunda yaptıkları anlaşma uyarınca kendisine ilk baskı için telif bedeli ödenmesi ancak eserin Davacıdan izin alınmadan ve telif ücreti ödenmeden defalarca yayınlanması nedeniyle Davalı yayınevinden tazminat talep etmektedir. İhtilafın konusu eser sahipliği sıfatının kime ait olduğu ve Davacıya sonraki baskılar için ödeme yapılıp yapılmayacağı noktasındadır.

Tarafların İddia ve Savunmaları:

Davacı, tercüme ettiği Sofie'nin Dünyası isimli eserin Davalı tarafından yayınlanması konusunda 25.07.1994 tarihinde anlaşma yaptıklarını; ilk basımın 1995 yılında gerçekleştirildiğini; ilk baskı için kendisine 50.000 Norveç kronu telif bedeli ödendiğini ancak eserin kendisinden izin alınmadan ve telif ücreti ödenmeden defalarca yayınlandığını; Ekim 2000 tarihinde 39. basımının yapıldığını belirterek tazminat talep etmiştir. Davalı ise yapılan ödemenin götürü ödeme olduğunu ve tüm baskıları kapsadığını ileri sürmüş ve zamanaşımı definde bulunmuştur.

Yerel Mahkeme Kararı

Zamanaşımı Yönünden İnceleme

Davalı, davanın zamanaşımına uğradığını, Jostein Gaarder'in yazdığı Sofies Verden isimli eserin tercüme ve yayın haklarını sözleşme ile devraldığını ve böylece oluşturulan işleme eserin mali haklarının kendisine geçtiğini; yazarla olan sözleşme uyarınca eserin çevirisi için Davacı ile anlaşıp bir defaya mahsus olmak üzere 50.000 Norveç kronu ödediğini; çevirinin redaksiyon ve felsefi açıdan kontrolü için ayrıca bedel ödediğini, mali hakların kendisinde olması nedeniyle her basım için Davacı'ya telif bedeli zorunda olmadığını savunmuştur.

Davalının zamanaşımı itirazı, i) tarafların arasında sözleşme ilişkisi bulunması nedeniyle davanın 818 sayılı Borçlar Kanununun (“BK”) 126. maddesi uyarınca sözleşme zamanaşımı süresine tabi olması ii) fiilin 5846 sayılı Kanuna göre suç olması nedeniyle TCK'ya göre 5 yıllık zamanaşımına tabi olması nedeniyle; kitabın son baskısı 2000 yılında yapıldığından, dava tarihine göre (10.07.2002) bu sürenin geçmediği gerekçesiyle reddedilmiştir.

Esas Yönünden İnceleme

Davalı ile dava konusu eserin yabancı yazarı arasında Sofies Varden isimli eserin Türk dilinde yayın ve satım hakkının davalıya verilmesi konusunda 12.07.2004 tarihli sözleşme yapılmıştır. Davanın Tarafları arasındaki sözleşmede ise davacı dava konusu kitabı Norveççe'den Türkçe'ye çevirmeyi taahhüt etmiştir. Dava konusu çeviri asıl eserin yazarından davalı tarafından alınan izin gereğince davacı tarafından gerçekleştirilmiştir. Yerel Mahkeme bu hususları değerlendirerek 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun (“FSEK”) 6. maddesine göre diğer bir eserden istifade suretiyle vücuda getirilip de bu eserlere nispetle müstakil olmayan yazılı fikir sanat eserlerinin işleme eser olarak tarif edildiğini ve tercümelerin işleme eser sayıldığını; çeviri Davacı tarafından gerçekleştirildiğinden, tercüme eserin Davacının eseri olduğunun tartışma götürmeyeceğini belirtmiştir.

Taraflar arasındaki sözleşmede eserin kaç baskı yapılacağı belirtilmemiştir; sonraki baskılar için izin verildiğine dair bir hüküm de bulunmamaktadır.

Yerel Mahkeme, FSEK'te yayın sözleşmesi ile ilgili hüküm bulunmadığından sözleşmenin BK'nın yayınla ilgili hükümlerine göre yorumlanması gerektiği ancak BK'daki düzenlemelerin ihtiyaca cevap vermekten uzak olduğunu belirterek, fikri haklar alanındaki uluslararası sözleşmeler ve AB direktiflerine paralel hazırlanan Fransız Fikri Mülkiyet Kanunundaki düzenlemeleri esas alarak ihtilafı yorumlamıştır.

Fransız Fikri Mülkiyet Kanununa göre eser sahibinin, satış nüshalarının gelirine oransal olarak katılma hakkı vardır. Kanunda öngörülen istisnai durumlar dışında satış gelirine oransal olarak katılım düzenlenmeyen sözleşmelerin geçersiz olduğu belirtilmiştir. Ancak bu hüküm eser sahibini korumaya yönelik olduğundan bu geçersizlik nisbidir; yani bu geçersizliği sadece eser sahibi ileri sürebilir. Fransız Yüksek Mahkeme kararlarında eser sahibinin icazet vermesi durumunda oransal katılım öngörülmeyen sözleşmelerin geçerli hale geleceği öngörülmüştür. Bu tür sözleşmelerin iptaline karar verildiğinde ise öngörülen ücretin değil uğranılan zararın tazmini istenmektedir. Oransal telif bedeli halka yapılan satışlar dikkate alınarak hesaplanmaktadır. Başka tür hesaplamayı öngören hükümler geçerli değildir.

Yerel Mahkeme, Fransız hukukuna göre yayın sözleşmesine ilişkin istinai durumlarda maktu (götürü) ücret öngörülebileceğini; istisnai durumun münhasıran kitabevlerine ilişkin olup ilgili maddede belirtilen durumlarda yazarın açık muvafakati olmak kaydıyla sadece birinci yayın için telif ücretinin götürü (maktu) olarak öngörülebileceğini; yine, çevirmenin talebi üzerine çevirinin ilk basımı için ücretin götürü olarak öngörülebileceğini belirtmiştir. Neticeten, yayın sözleşmeleri yapılırken çeviri eserlerde ilk baskı hariç sonrakiler için götürü ücret öngörülemeyecek; öngörülmesi halinde çevirmenin sözleşmenin geçersizliğini isteme ve alacağının tazminat hükümlerine göre hesaplanmasını talep hakkı olacaktır.

Yerel Mahkeme Fransız hukukundaki bu hükümlerin emredici olmasının nedenlerini BERN, TRIPS ve benzeri uluslararası sözleşmelerin merkezinde eser sahibinin bulunması, yaratıcılığın teşviki, eser sahibinin telif ücreti ile yaşamını sürdürmesi, eser piyasaya sürüldükten sonra ortaya çıkabilecek avantajlı durumlardan eser sahibinin yararlandırılması ve eser sahibinin sömürülmesinin engellenmek istenmesi olarak ifade etmiştir.

Ayrıca Yerel Mahkeme, BK'nın yukarıda tartışılan hükümlere paralel yoruma imkan verdiğini; yayıncının yayın hakkının anlaşma olmaması durumunda sadece bir baskıya dair olduğu ve sonraki baskılar için ücret talep hakkı bulunduğu; bunun bilirkişi görüşü alındıktan sonra hakimce takdir edilmesinin öngörüldüğünü belirtmiştir.

Dosyada yapılan bilirkişi incelemesinde talep edilebilecek minimum telif ücretinin kitap üst fiyatının %5-6'sı olabileceği belirtilmiştir.

Neticeten Yerel Mahkeme, Sofie'nin Dünyası eserinin çevirisi için yapılan sözleşmede baskı adedi belirtilmediğinden, Davacıya ödenen 50.000 bin Norveç kronunun yapılan tüm baskılara karşılık olamayacağına karar vermiştir. Ayrıca, sonraki baskılar için yapılan satışlar baz alınarak çeviri bedelinin belirlenmesi gerektiğine; kitap fiyatı yıllara göre değiştiğinden Davacının yıl bazında gerçekleşen satışlar üzerinden telif bedeli isteyebileceğine; neticeten Davalı'nın sunduğu satış faturalarına göre (%6'lık oran) üzerinden telif bedeli talep edebileceğine karar vermiştir.

Bahse konu Yerel Mahkeme kararının, neşir sözleşmelerinde kitapların bası adedinin açıkça ve yoruma meydan vermeyecek biçimde belirtilmesi gerektiği; aksi takdirde, Yeni BK 375. maddesi uyarınca neşir sözleşmelerinin bir bası ile sınırlı olduğunun kabul edilmesi gerektiğine dair benzer konuda verilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 13.06.20102 tarihi E. 2012/11-171 K. 2012/380 sayılı kararının da dayanağı olduğunu ve bu konuda sonraki tarihlerde ortaya çıkan ihtilaflara ışık tuttuğunu söyleyebiliriz.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.