ÖZET

Uygulamada alacaklıların, alacaklarını tahsil etmede sıklıkla başvurdukları bir yöntem olan işçilik alacaklarının haczi, gerek nafaka borçlarının varlığı gerek haczedilecek tutarın belirlenmesi gerekse icra müdürlüklerine işçi nezdinde doğacak değişikliklerin bildirilmesi açısından işveren nezdinde sorumluluk doğmasına sebebiyet vermektedir.

Bu çalışmamızda, işçilik alacakları haczinin usulü ile sonuçları ve işverenin bu konudaki yükümlülükleri ele alınacak olup, konu Yargıtay kararları ile anlatılmaya çalışılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Maaş ve Ücret Haczi, Kısmen Haciz, İşverenin Sorumluluğu, İİK Md. 83, İK Md. 35.

GİRİŞ

Alacaklı tarafından bir işçi hakkında icra takibi başlatılıp bu icra takibi kesinleştiğinde, işçinin ücret, ikramiye, asgari geçim indirimi (AGİ), toplu sözleşme farkı, ihbar ve kıdem tazminatı ödemeleri icra müdürlüğünün kararıyla haczedilebilmektedir. Bu durumda işveren, işçi alacaklarından kesinti yapılan bedeli icra dairesi hesabına ödemekle yükümlüdür. İşverenin kesinti yapılması gereken bedeli ödememesi halinde, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu ("İİK")'nun 356. maddesi uyarınca ilgili bedel, icra müdürlüğünce sorumluların maaşından ve sair mallarından tahsil edilebilecektir. İşverenin bu konudaki yükümlülüğünü yerine getirmemesinin sonucu olarak alacaklılar, Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunma yoluna başvurabileceklerdir.

İŞÇİLİK ALACAKLARININ HACZİ

Alacaklının haciz yoluna başvurabilmesi için öncelikle, bir icra takibinin başlatılması, akabinde ise icra takibinin kesinleşmesi gerekmektedir. Kesinleşmeyen bir icra takibi neticesinde haciz yoluna gidilmesi mümkün değildir. İcra takibinde borçlu tarafın bir işyerinde çalışma karşılığında elde edeceği ücret, haczin konusu olabilmektedir. Alacağın tahsili için işçinin maaş ve ücretine başvurulan bu yönteme, borcun tahsil kabiliyetini kuvvetlendiren bir niteliğe sahip olması sebebiyle, uygulamada sıklıkla başvurulmaktadır.

İİK'nın "Kısmen Haczi Caiz Olan Şeyler" başlıklı 83. maddesine1 göre, maaş ve ücretlerin kısmen haczi mümkündür. Bu bağlamda Kanun, dörtte bir oranındaki maaş ve ücreti alacaklılara bırakırken kalan dörtte üçlük kısma ilişkin haczedilebilecek miktarı belirlemekte icra memuruna takdir yetkisi tanımaktadır. İcra memurunun vermiş olduğu maaş ve ücret haczi kararına karşı borçlunun, borçlunun aile bireylerinin ve alacaklının tetkik merciine şikâyet hakkı bulunmaktadır.

Kanun koyucunun maaş ve ücret hacizlerinde kısmi haciz kuralını benimsemesinin temelinde, borçlunun kendisi ile ailesinin sosyal ve iktisadi açıdan varlığını devam ettirebilmesi hususu yatmaktadır. Borçlu ve ailesinin geçimi için gerekli ücret miktarı, icra memuru tarafından borçlunun ve ailesinin içerisinde bulunduğu sosyal durum ile sağlık ve eğitim koşulları göz önüne alınmak suretiyle takdir edilmektedir. İcra memuru, bu takdiri kendisi yapabileceği gibi bunun için bilirkişiye de başvurabilir. Dolayısıyla maaş ve ücretin kısmen haczinde, öncelikli olarak borçlunun korunmasının amaçlandığı söylenebilir. Zira, borçlunun maaş ve ücreti üzerine, borcun tamamı kadar haciz koymak Anayasa'nın "Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir" şeklindeki 17. maddesine aykırılık meydana getirebilecektir.2 Bu doğrultuda, borçlunun ve ailesinin geçimi için gerekli olan kısmın borçluya terk edilmesinden arta kalan meblağın haczi mümkün olabilecektir.

Uygulamada ise maaş ve ücret hacizlerinde genellikle ücret miktarının dörtte biri ile yetinilmekte ve yukarıda belirtilen hususlar kapsamında tespit edilebilecek olan miktarın belirlenmesine yönelik icra memurlarınca herhangi bir işlem yapılmamaktadır. Bu durum, icra memurlarının, anılan madde hükmünde kendilerine tanınmış olan takdir hakkını kullanmamaları sonucunu doğurmaktadır.

İİK'nın 83. maddesine göre, borçlunun birden fazla alacaklısı maaş ve ücret üzerinde haciz talebinde bulunmuş ise, hacizler sıraya konmalı ve önceki haczin kesintisi bitmediği sürece diğer alacaklının alacağı için kesinti yapılmamalıdır. Ayrıca, maaş ve ücret haczi konusunda borçlu rıza gösterse dahi aldığı maaşın tamamı haczedilemeyecektir. İİK'nın 83/a maddesinde yer alan "82 ve 83 üncü maddelerde yazılı mal ve hakların haczolunabileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar muteber değildir" hükmü ile bu konuya dair daha önceden yapılan anlaşmaların geçersiz olacağı belirtilmiştir.

4857 sayılı İş Kanunu ("İK") ve Yargıtay kararları3 ışığında değerlendirme yapıldığında ise, İİK'nın 83. maddesinde "ücret" olarak belirtilen unsurun içerisinde prim, ikramiye ve toplu sözleşme farklarının da bulunduğu kabul edilmektedir. Bu doğrultuda, yukarıda belirtilmiş olan maaş ve ücretlerin haczi konusundaki kurallar prim ve ikramiyeler için de geçerlidir. Ancak kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı gibi ödemelerin, ücret niteliğinde olduğu kabul edilmemektedir. Bu nedenle, borçlunun kıdem tazminatı, ihbar tazminatı gibi alacakları bakımından ücret miktarının dörtte birinin haczedilebileceği kuralı uygulanmayacak ve bu ödemelerin tamamı hacze konu edilebilecektir. Maaş ve ücret haczi, 4857 sayılı İş Kanunu'nun "Ücretin Saklı Kısmı" başlıklı 35. maddesinde de düzenlenmiş olup söz konusu maddeye göre, "İşçilerin aylık ücretlerinin dörtte birinden fazlası haczedilemez veya başkasına devir ve temlik olunamaz. Ancak, işçinin bakmak zorunda olduğu aile üyeleri için hakim tarafından takdir edilecek miktar bu paraya dahil değildir. Nafaka borcu alacaklılarının hakları saklıdır."

Burada özellik arz eden durum nafaka borçlarına ilişkindir. Alacaklı, nafaka borcu sebebiyle, maaş veya ücret haczi yoluna başvurduğunda, borçlunun maaş ve ücreti üzerinde daha önce konulmuş bir haciz bulunuyor olsa dahi, güncel nafaka alacağı için borçlunun maaş ve ücreti üzerinde birinci sırada haciz işlemi yapılması gerekecektir. Kalan maaş ve ücretin dörtte birinden az olmamak üzere tespit edilecek miktarının da daha önce haciz koyduran alacaklıya ödenmesi gerekmektedir. Birikmiş nafaka alacağının ise, diğer adi alacaklar gibi, daha önce konulan haciz sona erdikten sonra, yani sırası geldiğinde kesileceği kabul edilmektedir.

Maaş ve ücret haczindeki istisnalardan bir diğeri de vergi borçları için uygulanan hacizler konusunda olup bu husus 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun'un 71/2. maddesinde düzenlenmiştir. İlgili hüküm uyarınca, vergi borçlarında, "haczolunacak miktar ücretin üçte birinden çok ve dörtte birinden az olamaz. Ancak, asgari ücretli bir çalışanın vergi borcu için haciz işlemi uygulanmışsa, ücretin dörtte biri değil sadece onda biri haczedilebilir." 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ("SSGSK")'nun 93. maddesine göre ise, "...Sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri, sağlık hizmeti sunucularının genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu Kurum nezdinde doğan alacakları, devir ve temlik edilemez. Gelir, aylık ve ödenekler; 88 inci maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez. Bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepler, borçlunun muvafakati bulunmaması halinde, icra müdürü tarafından reddedilir." Dolayısıyla emekli maaşları ile dul ve yetim aylıkları, SGK prim borcu ve nafaka borcu dışında hiçbir borç nedeni ile haczedilemeyecektir. Bu tür aylıkların haczedilmesi ancak borçlunun muvafakati ile mümkün olacaktır.

2. HACİZ İŞLEMİ KARŞISINDA İŞVERENİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ

Alacaklının, borçlunun maaş veya ücretinin haczedilmesi talebi üzerine, işçinin bağlı olarak çalıştığı işverene, İİK'nın 355 vd. maddeleri uyarınca maaş haczi müzekkeresi gönderilir. Bu haciz müzekkeresi ile borçlunun maaş veya ücretinin haczedildiği, borçlunun kazanmakta olduğu ücretin icra müdürlüğüne bildirilmesi gerektiği ve borç bitinceye kadar belirlenen oranda ücret kesintisinin icra müdürlüğüne gönderilmesi gerektiğine ilişkin hususlar işverene ihtar olunur.

Borçlunun maaş veya ücretine konan haczi, haciz müzekkeresinin tebliği ile öğrenen işverenin, söz konusu tebligatı tebliğ aldığı tarihten itibaren en geç bir hafta içerisinde, icra müdürlüğüne cevap mahiyetinde bir dilekçe ile bildirimde bulunması gerekecektir. İşverenin icra müdürlüğüne sunacağı dilekçede borçlu, işverene ait işyerinde çalışmasını sürdürmekte ise, işverenin haciz müzekkeresinin tebliğ alındığı tarihi belirterek, işçinin o işyerinde halen çalışmakta olduğunu, işçinin hak kazandığı ücret miktarını, talimat üzerine haczin icra edildiğini ve işçinin almış olduğu ücret üzerinden kesinti yapılarak icra dosyasına yatırılacağını belirtmesi gerekecektir.

İşveren, maaş haciz müzekkeresinde yazılan kararı yerine getirmek ve işçi işten ayrılana kadar veya borcu sona erene kadar ilgili icra dosyasına işçinin maaş veya ücreti üzerinden yapacağı kesintiyi yatırmak zorundadır. İİK'nın "Yukarıdaki maddeye riayet etmeyenler hakkında hükümler" başlıklı 356. maddesi uyarınca, maaş veya ücret haczi kararı karşısında, işveren gerekli kesintiyi yapmazsa veya ilk vasıta ile kesintiyi göndermezse, ayrıca mahkeme hükmü aranmaksızın icra müdürlüğünce sorumluların maaşlarından veya sair mallarından ilgili miktar tahsil edilecektir.

Aynı Kanun'un "Cumhuriyet Savcılığınca Takip" başlıklı 357. maddesi uyarınca ise, "İcra dairesince kanuna göre yapılan tebliğ ve emirleri derhal yapmağa ve neticesini geciktirmeksizin icra dairesine bildirmeğe alakadarlar mecburdur. Makbul sebep haricinde tebliğ ve emirleri yapmayanlar hakkında ait olduğu dairece tahkikatı evveliyeye hacet kalmaksızın Cumhuriyet Savcılığınca doğrudan doğruya takibat yapılır." Kanun maddesinden de görüleceği üzere, icra müdürlüğünden gelen müzekkereye azami özeni göstermeyen ilgililer hakkında izne gerek olmaksızın, direkt olarak soruşturma açılabilecektir. Bu durumda, icra müdürlüğünün kararı gereğince işverenin, derhal maaş veya ücret üzerinde müzekkerede belirtildiği oranda bir kesinti yapması ve bu kesintiyi icra dosyasına ifa etmesi gerekecektir.

Maaş ve ücrete haciz konulup bu çerçevede kesintiler başladıktan sonra borçlunun maaş veya ücretinde ya da görevinin niteliğinde bir değişiklik meydana gelecek olursa, işveren tarafından bu durumun derhal icra dairesine bildirilmesi gerekmektedir.4

Eğer maaş haciz müzekkeresinde sadece ücretin dörtte birinin haczedileceği yazıyorsa işveren kesintiyi bu şekilde yapacak; fazla mesai, prim, ikramiye, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı üzerinden kendi takdiri ile kesinti yapamayacaktır. Ancak maaş haciz müzekkeresinde bu alacaklar üzerinde de haciz işlemi uygulanacağı belirtilmiş ise, işçi işten ayrılana kadar ücreti ve sair haklarından kesinti yapılacaktır.

İlgili kanun maddesi ve yerleşik Yargıtay içtihatları5 uyarınca, işverenin bu konuda dikkat etmesi gereken hususlardan bir diğeri ise, işçinin maaş veya ücreti üzerinde başkaca haciz bulunup bulunmadığıdır. Eğer, işçinin maaş veya ücretinde birden fazla haciz varsa sırada önde olan haczin kesintisi bitmedikçe, sonraki haciz için kesinti yapılamayacaktır.

Ayrıca işverenin, maaş haciz müzekkeresinde belirtilen borçlunun o işyerinde çalışıp çalışmadığı hususuna da dikkat etmesi gerekecektir. Borçlu, işverenin yanında çalışmıyorsa, maaş haciz müzekkeresi gelmeden önce işten ayrıldıysa veya çıkartıldıysa, en geç bir hafta içerisinde işverenin, bu hususu belirtmesi ve bu nedenle haciz işleminin uygulanamadığını ifade ederek cevap mahiyetinde bir dilekçe sunması gerekecektir. Maaş haczi yazısı geldiği anda, işten ayrılan ya da işten çıkarılan kişinin maaş, ücret, kıdem veya ihbar tazminatı alacağı varsa bunlardan belirtilen oranda kesinti yapılarak icra dosyasına ödenmesi gerekecektir.

Ancak, daha önce de belirtildiği üzere, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı gibi alacaklar bakımından ücret miktarının dörtte birinin haczedilebileceği kuralı uygulanmayacak ve bu ödemelerin tamamı hacze konu olabilecektir.

Bunun yanında, işverence icra dosyasına maaş veya ücret haczi kesintisi yapılmaktayken, borçlunun işten ayrılması veya çıkartılması durumunda da işverenin bu durumu bir dilekçe ile icra müdürlüğüne bildirmesi gerekecektir. Zira süresi içinde icra dairesine bu hususları bildirmeyen işveren yapılması gereken kesintilerden sorumlu tutulabilecektir.

3. HACİZ İŞLEMİ KARŞISINDA İŞVERENİN FESİH HAKKI

Yargıtay yerleşik içtihadı uyarınca, işçinin maaş veya ücreti üzerinde sık sık haciz işlemi uygulanıyor olması, işveren açısından işçinin sözleşmesinin feshinde geçerli bir fesih sebebi olarak kabul edilmektedir. İşyerinin muhasebe ve hukuk departmanlarının maaş veya ücret haczi müzekkereleri ile gereğinden fazla meşgul edilmesi, iş akışını olumsuz etkileyen bir durum oluşturmaktadır.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 18.02.2019 tarih ve E. 2018/6238 sayılı kararına konu olayda işveren, işçiye hakkında farklı alacaklılar tarafından çok sayıda ve farklı zamanlarda icrai işlem başlatıldığı, işçinin ücretine sıklıkla haciz işlemi uygulandığı, icra müdürlükleri tarafından işçinin ücretinin kesilmesi hususunda işverene gönderilen müzekkere sayısının çok fazla olduğu ve bu durumun oldukça önemli iş gücü ve zaman kaybına sebep olduğuna dair bir ihtar göndermiş, bu ihtarın tebliğinden itibaren altı ay içinde icra dosyalarının kapatılması için gerekli çabanın gösterilmesi ve başka icra dosyalarından işverene müzekkere gelmemesi gerektiğini belirtmiş ancak işçi kendisine verilen süre içerisinde devam eden maaş ve ücret hacizlerini sonlandıramamıştır. İşverence, işçiye üç aylık bir süre daha tanınmış ve mevcut durumda bir değişiklik olmamıştır. Bunun üzerine, işveren tarafından iş akdine geçerli sebeple son verilmiştir. İşbu davada Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, işçinin aleyhine yapılan icra takiplerinin çokluğu, işverenin muhasebe ve hukuk departmanlarının sık sık buna ilişkin işlemler yapmak zorunda kalması, işverenin de sorumluluğunu doğurabilecek hallerin oluşması riski karşısında işçinin işyerinde olumsuzluklara yol açtığı ve bu açıklamalar karşısında feshin geçerli nedene dayandığını kabul etmiştir.

Belirtmek gerekir ki, iş akdini bu şekilde geçerli sebebe dayanarak feshetmek isteyen bir işverenin işçinin kıdem ve ihbar tazminatı alacağı varsa bunları ödemesi gerekecektir. Fesih sebebinin geçerli sayılması, yalnızca işçinin işe iadesine karar verilmesine engel olacaktır.

SONUÇ

Sonuç olarak, işçinin ücret ve maaşına uygulanacak haciz işlemlerinde, kendisine haciz müzekkeresi gönderilen işveren işbu müzekkereye maksimum bir hafta içerisinde cevap verme yükümlülüğü altındadır. Maaş haczi gerçekleştirilirken öncelikle işçinin o işyerinde çalışıyor olup olmadığı hususuna dikkat edilmeli, ardından ise işçinin ödemekle yükümlü olduğu herhangi bir nafaka alacağının mevcudiyeti araştırılmalıdır. Eğer işçi nezdinde doğmuş olan bir nafaka borcu mevcut ise, söz konusu nafaka alacağı haciz sıralamasında diğer bütün alacakların önüne geçecektir. Nafaka kesintisini takiben, işçi nezdinde doğmuş olan hacizler sıralanacaktır. Bu noktada, her ne kadar İİK md. 83 hükmü, maaş ve ücret üzerinden yapılacak kesintilerde, icra memurlarına dörtte birden fazla kesinti yapılabilmesi hususunda takdir yetkisi tanıyor olsa da İş Kanunu md. 35 uyarınca işçinin aylık ücretinin dörtte birinden fazlası haczedilemeyecektir. Böylece, işçinin bakmakla yükümlü olduğu aile bireyleri kanun koyucunun getirdiği dörtte bir sınırlaması ile korunmaktadır. İşçinin maaş ve ücretinde yapılacak hacizlerin takibi, işverence sürdürülecek ve bu sırada işçi nezdinde doğacak bütün değişikliklerin ilgili icra müdürlüklerine ihbarı işverenin sorumluluğu altında olacaktır. Son olarak, sürekli haciz işlemleri sebebiyle işverene zaman ve iş yükü açısından yük olan ve iş ilişkisinin devamını imkansızlaştıracak seviyede zorlaştıran işçilerin iş sözleşmeleri, işverence geçerli nedene dayanılarak feshedilebilecektir.

Footnotes

1 "Maaşlar, tahsisat ve her nevi ücretler, intifa hakları ve hasılatı, ilama müstenit olmayan nafakalar, tekaüt maaşları, sigortalar veya tekaüt sandıkları tarafından tahsis edilen iratlar, borçlu ve ailesinin geçinmeleri için icra memurunca lüzumlu olarak takdir edilen miktar tenzil edildikten sonra haczolunabilir. Ancak haczolunacak miktar bunların dörtte birinden az olamaz. Birden fazla haciz var ise sıraya konur. Sırada önde olan haczin kesintisi bitmedikçe sonraki haciz için kesintiye geçilemez."

2 "Maaş ve Ücret Haczi", Murat Yavaş, 2009, Sayı 84, Türkiye Barolar Birliği Dergisi

3 Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin 20.10.2015 Tarihli 2015/18836 E. Ve 2015/25179 K. Sayılı kararı "4857 sayılı İş Kanunu'nun 35. maddesine göre işçinin almakta olduğu aylık ücretinin ancak 1/4'ü haczedilebilir. İİK'nın 83/2. maddesi uyarınca aylığın üzerinde haciz bulunması halinde, sonraki haciz sıraya konulur ve önceki haczin kesintisi bittikten sonra kesintiye başlanır. Yine 4857 sayılı Yasa'nın 32. maddesi uyarınca ikramiye, toplu sözleşme farkı ve nema da ücretten sayılacağından onların da aynı koşullarda haczini engelleyen bir yasa hükmü yoktur. 6772 sayılı Kanun'un 4. maddesinde ise "fazla mesai, evlilik, çocuk zamları veya primleri, ayni yardımlar, hafta ve genel tatil ücretleri gibi esas ücrete munzam tediyelerin" haczedilemeyeceği belirlenmiştir. Bu durumda ikramiyenin en fazla 1/4'ünün haczi mümkün ise de yukarıda belirtilen 4. maddedeki fazla mesai, evlilik yardımı, çocuk zamları, ayni yardımlar, hafta tatili ücreti, genel tatil ücreti gibi ödemelerin haczi mümkün değildir. Kıdem tazminatı gibi ödentinin ve vergi iadesi alacağının ücretten sayılacağına dair bir hüküm bulunmadığından tamamı haczedilebilir."

4 "Maaş ve Ücret Haczi", Murat Yavaş, 2009, Sayı 84, Türkiye Barolar Birliği Dergisi

5 Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin 21.01.2016 Tarihli 2015/24174 E. ve 2016/1687 K. Sayılı İlamı "...Bunun gibi, birden fazla takip dosyasından aynı anda kesinti yapılıyor olması halinde ise, sırada önde olan haczin kesintisi bitmedikçe sonraki haczin kesintisine başlanamaz. Ancak birden fazla haczin aynı anda borçlu maaşından kesilmesi tüm hacizlerin kaldırılmasını gerektirmez. Mahkemece aynı anda farklı icra dosyalarından konulan maaş hacizlerinden hangisinin önceki tarihli olduğunun tespiti ile diğer hacizlerin kesintisinin durdurulup sıraya alınmasına karar verilmesi zorunludur."

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.