I. Giriş

İhtiyati tedbir kurumu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ("HMK") Onuncu Kısım'da Geçici Hukuki Korumalar başlığı altında düzenlenmiştir. Bu kavram 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren HMK öncesinde (mülga) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda ("HUMK") 101 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş idi. Eski düzenleme ile yeni düzenleme arasında sistematik ve uygulama olarak birtakım değişiklikler mevcuttur. Bu değişikliklerle ihtiyati tedbir kurumu,  yüksek mahkeme kararları, doktrin tartışmaları ve uygulamada yer alan bazı gereklilikler ışığında, uygulamada tereddütlere yer vermemek adına HMK'da açıkça yer alarak yeniden düzenlenmiştir.

HMK'nın 389. maddesinde ihtiyati tedbir kurumu aşağıdaki şekilde tanımlanmıştır.

"Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. "

Görüldüğü üzere ihtiyati tedbir kurumu, ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep edenin, korunmaması halinde zarara uğraması muhtemel hakkının, ne zaman sona ereceği belli olmayan yargılamanın neticelenmesini beklemeksizin koruma altına alınmasını sağlamaktadır. Bu özelliği ile idari hukukta düzenlenmiş olan "yürütmenin durdurulması" ile benzer korumayı amaçladığını söylemek yanlış olmayacaktır. HMK kapsamında yer alan ihtiyati tedbir hükümleri haricinde 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nda ve diğer kanunlarda spesifik, ihtiyati tedbir hükmünde hukuki korumalar yer almaktadır.

II. İhtiyati Tedbir Kararlarının Konusu

İhtiyati tedbir kararı verilmesi talebine konu edilebilecek haklar bakımından bir sınırlama getirilmemiştir. Uygulamada genel olarak en çok korunması talep edilen hak mülkiyet hakkıdır. Gayrimenkul ve sicile tabi araçların sicile işlenen bir tedbir şerhi ile 3. kişilere devredilmesinin önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesi sıkça başvurulan bir yöntemdir. Bunun haricinde tüzel kişilerin genel kurul veya yönetim kurulu kararlarının iptali için açılan davalarda da ihtiyati tedbir kararı verilmesi talebi ile iptal davasın konu genel kurul kararının durdurulması uygulamada görülmektedir.

İhtiyati tedbir kararlarının konusu bakımından bir sınırlandırma getirilmemiş olsa da davanın ve uyuşmazlığın esasını halleder şekilde tedbir kararı verilmemesi gerekmektedir, Yargıtay'ın bu yönde pek çok kararı mevcuttur.

III. İhtiyati Tedbir Kararı Verilebilmesi Şartları ve Teminat

Mahkeme tarafından ihtiyati tedbir kararının verilebilmesi iki ana şarta bağlanmıştır:

Bu şartlardan ilki, talep edenin korunması gereken hakkının mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması veya tamamen imkansız hale gelme ihtimalinin varlığıdır.

İkinci şart ise, taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümüne kadar gecikme sebebiyle bir sakıncanın veya ciddi bir zararın doğacağı ihtimalidir. 

İhtiyati tedbir kararı verilmesine dair talebin kabulü için yukarıda belirtilen şartların her ikisinin de birlikte bulunması gerekmektedir. HMK'da öngörülen şartlar soyut olup ihtiyati tedbir kararı verilmesini gerektirecek mahiyette olup olmadıklarına dair takdir yetkisi mahkemeye aittir. HMK'nın ilgili madde gerekçesinde de kanun koyucu aşağıdaki gerekçeye yer vermiştir:

"Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkânsız hâle geleceği veya gecikmesinde sakınca bulunması yahut ciddi bir zararın ortaya çıkacağı endişesi bulunan hâller, genel bir ihtiyatî tedbir sebebi ve şartı olarak kabul edilmiştir. Mahkemece, ihtiyatî tedbir yargılamasının gerektirdiği inceleme ve ispat kuralları dikkate alınarak, yapılan incelemeden sonra, bu sakınca veya zararı ortadan kaldıracak tedbire karar verilmesi mümkün olacaktır."

Esas dava açılmadan önce veya dava açılırken ve hatta yargılama devam ederken mahkemeden ihtiyati tedbir kararı verilmesi talep edilebileceği gibi gerektiği taktirde birden çok defa dahi talep edilmesi mümkündür. İhtiyati tedbir kararı talebi, usul hukuku bakımından ihtiyati haciz kararı talebine paralel olarak uygulama alanı görmektedir. Talep edenin haklarının derhal korunmasında zorunluluk bulunan hallerde, mahkeme karşı tarafı dinlemeden ihtiyati tedbir kararı verebilmektedir. Uygulamada bu durumla sıkça karşılaşılmakta olup karşı taraf, pek çok kez aleyhinde ihtiyati tedbir kararı verildikten sonra ancak bu karardan haberdar olmaktadır.

Yargılama istinaf aşamasında ise HMK'da ilk derece mahkemesindeki yargılama usulüne atıf yapıldığından yasal şartların doğması halinde, davaya bakan bölge adliye mahkemesinden ihtiyati tedbir kararı verilmesi talebinde bulunulabilecektir.

HMK 392. maddede ihtiyati tedbir kararı verilirken teminat alınması genel kural olarak kabul edilmiştir.

Madde hükmü aşağıda yer almaktadır:

"İhtiyati tedbir talep eden, haksız çıktığı takdirde karşı tarafın ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğrayacakları muhtemel zararlara karşılık teminat göstermek zorundadır. Talep, resmi belgeye, başkaca kesin bir delile dayanıyor yahut durum ve koşullar gerektiriyorsa, mahkeme gerekçesini açıkça belirtmek şartıyla teminat alınmamasına da karar verebilir. Adli yardımdan yararlanan kimsenin teminat göstermesi gerekmez.

Asıl davaya ilişkin hükmün kesinleşmesinden veya ihtiyati tedbir kararının kalkmasından itibaren bir ay içinde tazminat davasının açılmaması üzerine teminat iade edilir."

HMK 392. maddede izah edildiği üzere, teminat gösterilmesi gerekliliği genel kuralının istisnaları;

  • talebin resmi bir belgeye dayanması,
  • resmi belge dışında ise ancak kesin bir delile dayanıyor olması,
  • durum ve koşullar gerektirmesi,

olarak sayılmıştır. Bu şekilde karar vermeye yetkili mahkemeye gerekçesini de belirtmek şartıyla, teminat alınmaksızın ihtiyati tedbir kararı verilebileceği yönünde geniş bir takdir yetkisi tanınmıştır. Bu genel düzenleme haricinde özel kanunlarda teminat gösterilmesi gerekmeksizin bazı spesifik ihtiyati tedbir kararlarının verilmesi mümkündür (iflas davalarında defter tutulmasına dair ihtiyati tedbir kararı verilmesi gibi).

IV. İhtiyati Tedbir Kararına Karşı İtiraz ve Kanun Yolları

İhtiyati tedbir kararının karşı tarafı, kendisi dinlenilmeden verilmiş olan ihtiyati tedbir kararına itiraz etme hakkını haizdir. İhtiyati tedbir kararının uygulanması sebebiyle menfaati açıkça ihlal edilen üçüncü kişiler de ihtiyati tedbir kararının verildiğini öğrenmelerinden itibaren bir hafta içinde ihtiyati tedbir kararına, ihtiyati tedbir kararının şartlarına ve teminata itiraz edebilirler. İhtiyati tedbir kararı karşı tarafın huzurunda verilmiş ise, bu tarafın 1 haftalık itiraz süresi bu kez ihtiyati tedbir kararının verildiği tarihten itibaren başlar. Söz konusu itirazlar kararı veren mahkemeye yapılır. Bu itiraz üzerine mahkemenin vermiş olduğu karara karşı istinaf kanun yolu açıktır. Söz konusu itiraz ve itiraza karşı başvurulan kanun yolu, aksine karar verilmedikçe, tedbir kararının icrasını durdurmamaktadır.

Bu noktada, henüz taslak halinde olan Hukuk Muhakemeleri Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik  Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı Taslağında ("Taslak") kararı veren mahkemeye karşı yapılması öngörülen itiraz yolunun kaldırılarak  ihtiyati tedbir kararlarına karşı her iki tarafa da doğrudan istinaf yoluna başvurma hakkı tanınmaktadır.

V. İhtiyati Tedbir Kararının İcrası

İhtiyati tedbir kararının icrası da kural olarak ihtiyati haciz kararlarındaki gibi icra müdürlüklerince gerçekleştirilmektedir. Bu düzenleme kural olmakla birlikte tedbir kararının konusu bakımından gerektiği durumlarda mahkemenin açık kararı ile kararın icrasının doğrudan mahkeme yazı işleri müdürlüğü ve/veya iflas müdürlükleri tarafından gerçekleştirilmesi de mümkündür (HMK 393/2). İhtiyati tedbir kararlarının karar verildikten itibaren bir hafta içerisinde icrası gerekmektedir. Eğer ki, ihtiyati tedbir kararı 1 hafta içerisinde icra edilmez ise tedbir kararı kendiliğinden ortadan kalkacaktır. İhtiyati tedbir kararının uygulanmasında şartlar gerektiğinde zor kullanılma hakkı kanunda mevcuttur. Bu zor kullanma hakkı icra müdürlüklerince yerine getirilmektedir.

VI. İhtiyati Tedbir Kararlarının Sonuçları ve Tazminat Davası

İhtiyati tedbir kararı, dava açılmadan önce verilmiş ise, talep eden kararın icrasını talep ettiği tarihten itibaren iki hafta içerisinde esasa ilişkin davasını açmak, dava açtığına ilişkin derkenar alarak kararı icra dosyasına ibraz etmek ve karşılığında bir belge almak zorundadır. Aksi halde ihtiyati tedbir kararı kendiliğinden kalkar. Bu düzenleme ile amaçlanan, ihtiyati tedbir kararının uygulanmasında kötü niyetin ve yasanın suiistimalinin önüne geçmektir. Dikkat edilmelidir ki, ihtiyati tedbir kararları geçici bir hukuki önlem olup kanunda öngörülen yargılama gerçekleştirilmeden taraflar arasındaki uyuşmazlığın nihai çözümü amacını taşımamaktadır.

İhtiyati tedbir kararları, kararı veren mahkemenin davanın esası bakımından vermiş olduğu kararın kesinleşmesi ile birlikte sona erer. Davaya bakan mahkemenin, gerekli görmesi halinde ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına talep üzerine veya resen karar verme yetkisi bulunmaktadır. Yukarıda da belirtmiş olduğumuz üzere ihtiyati tedbir kararının, yargılama yapılmaksızın talep edenin sunmuş olduğu deliller ışığında, çoğu durumda karşı tarafı dinlemeden verilmesi mümkündür. Bu şartlar altında mahkeme tarafından verilen ihtiyati tedbir kararları, karşı tarafın haksız olarak zarara uğramasına sebep verebilmektedir. Bu zararların karşılanması için HMK 399. maddesinde özel bir tazminat davası düzenlenmiştir. İlgili madde uyarınca haksız olarak verilen ihtiyati tedbir kararı sebebiyle doğan zararlardan ihtiyati tedbir kararını talep eden sorumlu olacaktır.

Haksız ihtiyati tedbir kararının uygulanmasından doğan tazminat davasının şartları kanunda belirtilmemiş ise de Türk Borçlar Kanunu hükümlerinden yola çıkarak doktrinde bi takım şartlar ortaya konulmuş bu şartlar uygulamada içtihatlarla da benimsenmiştir. Tazminat davasının şartları kısaca aşağıda şekilde belirtilebilir;

  • İhtiyati tedbir kararının uygulanmış olması,
  • İhtiyati tedbir kararının haksız olması,
  • İhtiyati tedbir kararı sebebiyle zararın meydana gelmesi,
  • İhtiyati tedbir kararı ve doğan zarar arasında illiyet bağı bulunması.

Yukarıdaki şartların varlığı halinde zarara uğrayan karşı taraf veya üçüncü kişi tarafından tazminat davası ikame etme hakkı doğacaktır. İşbu dava haksız fiillerde olduğu gibi iki yıllık zamanaşımına tabidir. Davaya bakmakla görevli mahkeme, ihtiyati tedbir kararını veren veya asıl davayı görüp karara bağlayan mahkemedir.

Bu tazminat davası sonucunda, haksız ihtiyati tedbir koydurtmuş olan taraf, davacıya tazminat ödemeye mahkum edilirse, davacı bu tazminatını öncelikle davalının ihtiyati tedbir kararı alırken göstermiş olduğu teminattan alır.

VII. Tedbir Kararına Muhalefet

İhtiyati tedbir kararının uygulamasına muhalefet edenler için HMK 398. maddesinde disiplin hapsi öngörülmüştür. Madde metni aşağıda yer almaktadır:

"İhtiyati tedbir kararının uygulanmasına ilişkin emre uymayan veya tedbir kararına aykırı davranan kimse, bir aydan altı aya kadar disiplin hapsi ile cezalandırılır. Görevli ve yetkili mahkeme, esas hakkındaki dava henüz açılmamışsa, ihtiyati tedbir kararı veren mahkeme; esas hakkındaki dava açılmışsa, bu davanın görüldüğü mahkemedir."

HMK'da yer alan düzenlemeden önce, HUMK'taki düzenlemede tedbir kararına muhalefet halinde bunun yargılamasının hangi mahkemede gerçekleşeceğine dair açık bir hüküm bulunmamaktaydı. Yargıtay Ceza Genel Kurulu 13.02.2007 tarihli 2007/16-6 Esas 2007/27 Karar sayılı ilamında tedbir kararına muhalefet eden kişiye karşı savcılığa suç duyurusunda bulunulması gerektiğine hükmetmiştir.

Mevcut durumda ise HMK'nın 398. maddesi söz konusu disiplin cezasına dair yargılamayı yapacak mahkemenin tedbir kararını vermeye görevli ve yetkili mahkeme olduğunu göstermektedir. Bu konuda Taslak'ta  HMK 398. maddesine ek fıkralar eklenerek söz konusu yargılamanın usulüne dair ayrıntılı hükümlere yer verilmiş olduğu görülmektedir. Bu düzenlemelerle ihtiyati tedbir kararlarına uymamanın caydırıcılığının arttırılması amaçlanmaktadır.

VIII. Sonuç ve Değerlendirmeler

Dava usulünün yasalarla önceden öngörülmüş bir yargılama süreci vardır ve bu yargılama da ayrıntılı bir incelemeyi gerektirir. Bu yargılamaların tamamlanması aşamasında, hakkın özünün zarar görmemesi için geçici hukuki korumalara hep ihtiyaç duyulmuştur ve bu konudaki gereklilik hiç şüphesiz Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 36. maddesinde düzenlenen hak arama hürriyetinin de vazgeçilmez bir unsurudur. Bu çerçevede tarafların hak arama hürriyetinin bir parçası olan ihtiyati tedbir kurumu, taraflar için hakkın muhafazası için HMK'da yer alan diğer düzenlemelerle birlikte etkili bir başvuru yoludur.

Görüldüğü üzere, ihtiyati tedbir kurumu HUMK döneminden HMK dönemine sistematik olarak gelişerek aktarılmıştır. Bununla birlikte Taslak içeriğinde yer alan düzenlemelerle birlikte kanunda tam olarak açıkça belirtilmemiş hallerin de düzenleme altına alınması öngörülmektedir. Bu gelişmeler ışığında ihtiyati tedbir kurumunun kanun koyucu gözünde henüz tam olarak olgunlaşmadığı ancak öngörülen düzenlemelerle de daha etkili hale geleceğini söylemek mümkündür.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.