Bu günlerde tüm dünyayı etkisi altına alan ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi hali olarak ilan edilen Koronavirüs salgını sebebiyle Türkiye'de de birtakım önlemler alınmaya başlanmıştır.

Hükümet tarafından alınan önlemler çerçevesinde kimi işyerleri faaliyetlerine zorunlu olarak ara vermiş kimisi ise gönüllü olarak faaliyetlerini durdurmuştur. Ancak insanların temel ihtiyaçlarının karşılanabilmesi, sağlık hizmetlerinin aksamaması ve üretimin devam edebilmesi için bazı sektörlerde salgına rağmen işçiler çalışmaya devam etmektedir.

Peki Covid-19 salgını sırasında çalışmaya devam etmek zorunda olan işçilerin Koronavirüs'e yakalanması iş hukuku bakımından ne anlam ifade ediyor?

İş Kazası Nedir?

Mevzuatımızda iş kazaları, birden fazla kanunda düzenlenmiştir. Bunun en temel sebebi iş kazalarının sosyal güvenlik hukuku, iş sağlığı ve güvenliği hukuku, borçlar hukuku ve ceza hukuku gibi boyutlarının bulunmasıdır1. 2012 yılında yürürlüğe giren 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ["İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu"] ile iş kazaları ve meslek hastalıkları, önceden içinde yer aldığı 4857 sayılı İş Kanunu'ndan ["İş Kanunu"] ayrı bir düzenlenme alanı bulmuştur2.

İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nda iş kazası "İşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olay" şeklinde tanımlanmıştır. 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun'u madde 13 hükmü de iş kazasını tanımını benzeri ve biraz daha geniş şekilde yapmaktadır.

İşverenin Sorumluluğu İşçiyi Gözetme Borcuna Dayanıyor

Yargıtay'ın son zamanlarda vermiş olduğu kararlar çerçevesinde, işverenin iş kazalarındaki sorumluluğu, hizmet akdi ya da kanunlar ile işverenin kendisine yüklenmiş olan sorumlulukların kasten veya ihmalen yerine getirilmemesine dayandırılmaktadır3.

İşverenin sözleşmeye dayalı sorumluluğun kaynağı ise işçiyi gözetme borcudur. Bu borcun dayanağı iş sözleşmeleri, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu madde 417, 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve ilgili ikincil düzenlemelerdir.

Bu düzenlemelere göre, işverenin iş sözleşmesine dayanan sorumluluğun unsurları, sözleşmeye aykırı hareket, kusur, zarar ve hareket ile zarar arasında uygun nedensellik (illiyet) bağıdır. Bu unsurların bir arada bulunması halinde işverenin iş kazasından sorumluluğu gündeme gelecektir.

İşverenin İş Sağlığı ve Güvenliği Bakımından Yükümlülükleri Nelerdir?

İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri Yönetmeliği ile işverenin yükümlülükleri detaylı bir şekilde düzenlenmiştir.

İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun 4. ve 5. maddelerinde işverenin yükümlülükleri:

  • Mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dâhil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi,
  • İşyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığının izlenmesi, denetlenmesi ve uygunsuzlukların giderilmesi,
  • Risk değerlendirmesi yapılması veya yaptırılması,
  • Çalışana görev verirken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunun gözetilmesi,
  • Yeterli bilgi ve talimat verilenler dışındaki çalışanların, hayati ve özel tehlike bulunan yerlere girmesinin engellenmesi için gerekli tedbirlerin alınması,

şeklinde sıralanmıştır.

Burada önemle belirtmek gerekir ki, işveren tarafından işyeri dışındaki uzman kişi ve kuruluşlardan hizmet alınması, işverenin sorumluluklarını ortadan kaldırmaz ve ayrıca çalışanların iş sağlığı ve güvenliği alanındaki yükümlülükleri, işverenin sorumluluklarını etkilemez. Bu noktada eklemek gerekir ki, işveren, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin maliyetini çalışanlara yansıtma yoluna da gidemez.

İşveren Risklerden Kaçınmak Zorundadır

İşverenin bir diğer yükümlülüğü ise risklerden kaçınma yükümlülüğüdür. Bu çerçevede işveren:

  • Kaçınılması mümkün olmayan riskleri analiz etme,
  • Risklerle kaynağında mücadele etme,
  • İşin kişilere uygun hale getirilmesi için işyerlerinin tasarımı ile iş ekipmanı, çalışma şekli ve üretim metotlarının seçiminde özen göstermek, özellikle tekdüze çalışma ve üretim temposunun sağlık ve güvenliğe olumsuz etkilerini önlemek, önlenemiyor ise en aza indirme,
  • Teknik gelişmelere uyum sağlama,
  • Tehlikeli olanı, tehlikesiz veya daha az tehlikeli olanla değiştirme,
  • Teknoloji, iş organizasyonu, çalışma şartları, sosyal ilişkiler ve çalışma ortamı ile ilgili faktörlerin etkilerini kapsayan tutarlı ve genel bir önleme politikası geliştirme,
  • Çalışanlara uygun talimatlar ve eğitimler verme,

yükümlülükleri altındadır.

İşçinin Koronavirüse Yakalanması İş Kazası Teşkil Eder Mi?

Koronavirüs sebebiyle hastalanan bir işçinin hastalığının iş kazası teşkil edip etmeyeceğini yukarıdaki özetlenen çerçevede değerlendirmek gerekir. Öncelikle Covid-19 viral bir hastalığa sebep olduğundan işçinin iradesinden bağımsız, dışsal bir etkinin mevcut olduğu söylenebilir.

Bu dönemde işçiler, işe giderken kullandıkları taksi veya toplu taşıma araçlarında; işlerini ifa ettikleri ofis, şantiye gibi ortamlarda; işverenin talimatı doğrultusunda toplantılara katıldıkları sırada ve benzeri hallerde birçok insanla aynı ortamı paylaşmak durumunda kalmaktalar. İşveren tarafından verilen talimatları yerine getirirken bir işçinin Koronavirüs'e yakalanması ve kanunlarda aranan diğer koşulların da oluşmuş olması halinde bir iş kazası iddiasının gündeme gelmesi söz konusu olabilecektir.

Hastalığın iş kazası sayılabilmesi için aranan koşullardan bir diğeri ise işçinin vücudunda bir zararın ortaya çıkması ve bu zararın iş gücü kaybına neden olmasıdır. Bilindiği üzere Koronavirüs'ün akciğerler üzerinde büyük tahribat yaratma kapasitesine sahip olduğu bilim insanları tarafından açıklanmıştır. Örneğin işçinin geçirdiği hastalık sonucu solunum kapasitesinde bir azalma meydana gelmesi kuşkusuz iş gücü kaybına sebebiyet verecektir ve bu durum iş kazası olarak nitelendirilebilecektir. Aynı durum evleviyetle ölüm hali için de geçerlidir.

Nitekim yakın zamanda İl Sağlık Müdürlükleri tarafından hastane ve diğer sağlık kuruluşlarına gönderilen "Coronavirüs [Covid-19] İş Kazası Bildirimi" konulu yazı ile ülkemizde sağlık çalışanları arasında Covid-19 virüsünün tespit edilmeye başlandığı, bu hastalığın tespit edildiği sağlık çalışanları için teşhisi koyan hekim tarafından iş kazası bildirimi kısmının Medula sisteminde işaretlenmesi gerektiği bildirilmiştir.

Bu da göstermektedir ki, sağlık çalışanları bakımından Covid-19'a yakalanılması, bir iş kazası hali olarak idare tarafından kabul edilmektedir.

En Merak Edilen Soru: Yargının Bu Duruma Yaklaşımı Nasıl Olacak?

Koronavirüs özelinde verilmiş bir yargı kararı henüz bulunmamaktadır. Yargıtay'ın meseleye [müstakbel] yaklaşımı -bu nedenle- şimdiden merak uyandırmaktadır.

Ne var ki, neden olduğu sonuçlar kıyasen daha az olmakla beraber Yargıtay'ın benzeri bir sosyal felaket hali için verdiği emsal bir karar bulunmaktadır.

Domuz gribi [H1N1] nedeni ile işçinin hayatını kaybettiği bir olayda, Yargıtay işçinin domuz gribi nedeni ile vefat etmesinden dolayı işvereni sorumlu tutmuştur.

"""Tır şoförü olan davacı murisinin 26.11.2009 tarihinde davalı işveren tarafından Ukrayna'ya sefere gönderildiği, 11.12.2009 tarihinde Türkiye'ye giriş yaptığı, Adli Tıp Kurumu raporunda, H1N1 virüsünün kuluçka süresinin 1-4 gün arasında değiştiği, murisin 13.12.2009 tarihli hastaneye başvurusunda belirttiği şikayetlerin hastalığın başlangıç belirtileri olduğu taktirde hastalığın bulaşmasının bu tarihten 1-4 gün öncesinde gerçekleşmiş olacağının bildirildiği, buna göre davacı murisinin, işveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle Ukrayna'ya yapılan sefer sırasında bulaştığı yukarıda belirtilen rapor kapsamından anlaşılan H1N1 virüsüne bağlı olarak, daha sonra meydana gelen ölümünün iş kazası olarak kabul edilmesi gerektiği açıktır."""[Yargıtay 21.Hukuk Dairesi 2018/5018 E., 2019/2931 K. 15.04.2019]

Bu kapsamda işverenin talimatları çerçevesinde işçinin iş görme edimini yerine getirdiği sırada Koronavirüs sebebiyle hastalanması halinde iş kazasından bahsetmek mümkün olabilecektir.

Sonuç: İşverenler Çalışanlarını Korumak İçin Her Türlü Önlemi Almalı

Covid-19 salgını süresince işçi ve işveren tarafından her türlü önlem alınmasına rağmen mutlak bir kontrol edilebilirlikten söz etmek mümkün olmayabilir. Zira henüz tedavisi ve bulaşım yolları dahi tam olarak bilinmeyen virüsten korumanın nasıl olması gerektiği hala birtakım soru işaretleri içeriyor. Ancak buna rağmen işverenin işçiyi gözetme borcu kapsamında gerekli her türlü tedbiri alması, işçilere maske dağıtması, çalışılan ortamları düzenli olarak dezenfekte etmesi/ettirmesi ve işçileri de virüse karşı bilinçlendirmesi/ bilgilendirmesi gerekir. Aksi taktirde objektif özen yükümlülüğü ve kusur sorumluluğu bulunan işverenin sorumluluğunun doğacağını söylemek hiç de yanlış olmayacaktır.

Footnotes

[1] Karakaş, İsa, İş Kazası, Meslek Hastalığı Uygulaması, İhtilafları ile Çözüm Yolları, 3. Baskı, İstanbul, 2017, s. 7.

[2] Günay, Cevdet İlhan, İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Dersleri, 5. Baskı, Ankara 2015, s. 201.

[3] İnciroğlu, Lütfi, İş Sağlığı ve Güvenliğinde İşçi ve İşverenin Hukuki ve Cezai Sorumlulukları, İstanbul, 2008, s. 92. [Özen, Mustafa, İş Kazalarında Hukuki, İdari ve Cezai Sorumluluk, Ankara Barosu Dergisi, 2015/ 2, s. 218'den naklen] https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/398263

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.